Sınır koyulmayan çocuk kural tanımaz olur, hürmet duymamaya başlar, dürtüsel reaksiyonlar verebilir. Ve bu durum hem okul, hem aile, hem de toplumsal hayatını önemli manada olumsuzlaştırır.
Sınır koymak, bir davranışı makul bir kabul edilebilirliğin içinde tutabilmektir aslında. Kabul edilebilirlik çizgisi aşıldığı an gerekli tedbirleri almak gerekir.
Peki iş, çocuğa gelince bunu nasıl sağlayabiliriz?
Öncelikle hudut koymak istenilen bir durum için çocuğa net, anlaşılır, açık bir cümle kurulmalı; bu durumun dışına çıkılması halinde bu cümle aksiyona dökülmelidir.
Mesela çocuğunuza 1 saat ekrana bakma vakti tanıdınız. Kabul edilebilir bir alan sağladınız. Müddet dolduğunda ekranı kapatmasını aksi takdirde sizin kapatacağınızı söylediniz. Çocuğunuz tamam dedi fakat müddet dolduğunda hala ekranı kapatmadı. Bu durumda yapmanız gereken şey, hiç bir şey söylemeden ekranı kapatmanızdır.
Eğer ekranı kapatmayıp “hani kapatacaktın, rica ediyorum kapatır mısın” üzere cümlelerle hudut koyma işini sözel olarak sürdürürseniz çocuğa şu tecrübesi kazandırırsınız: ekranı kapatmak zorunda değilim.
Ve çocuğunuz aslında sizin en başta koyduğunuz hududu aşıp aşamayacağını görmek için sizi dener.
Ya da çocuğunuzdan odasını toplamasını istediniz. O da tamam dedi ancak toplamadan öbür bir işe koyuldu. Şayet odayı siz gidip toplarsanız çocuğunuz odasını toplamak zorunda olmadığını öğrenecektir. Yapmanız gereken, çocuğunuzu odaya getirip belli bir mühlet içinde odayı toplaması gerektiğini söyleyip başında beklemektir. İlgilendiği işten vakit kaybı yaşadığını farkeden çocuğunuz odasını toplamaya çalışacaktır.