Anlaşılmak günümüz çağdaş beşerinin en değerli sorunlarından birisi olarak karşımıza çıkıyor. Anlaşılmadığını düşünen insan duygusal olarak gereğince doyum sağlayamadığından hayat kalitesi de gerek toplumsal gerek duygusal gerekse de fizikî olarak, haliyle, olumsuz etkileniyor. Teknolojinin bu kadar hayatımızda olduğu bir devirde tüm dünya konutumuzun içinde hatta elimizin altındayken neden bu anlaşılma sorununu yaşıyoruz ve neden bu kadar mutsuz bir hayata hakikat sürükleniyoruz.
Toplumun en temel yapı taşı olan ailede aile bireyleri aile içi iletişimsizlik sonucu anlaşılmadığını düşünerek giderek yalnızlaşmakta ve buna bağlı olarak duygusal olarak sorun yaşamaktadır. Anlaşılamamanın en temel nedeni aile içinde kullanılan lisan kalıplarıdır. Aile içinde kullanılan bu kalıpları dört ana başlıkta pahalandırmak mümkündür. Birinci kalıp suçlayıcı lisan kalıbıdır. Daima olarak sen lisanını kullanır ve karşı tarafı suçlayıcı niteliktedir. Sen şunu yaptın sen bunu yaptın biçiminde sözler kullanarak karşı tarafı daima olarak rencide eder. Suçlanan taraf ta buna karşılık olarak ya alttan alıcı lisan kalıplarını kullanır ya da oda tıpkı şeklide suçlayıcı lisan kalıplarını kullanarak uyuşmazlığın büyümesine ve çatışmaların daha da derinleşmesine sebep olur. Bir öbür lisan kalıbı alttan alıcı lisan kalıbı olup, karşısındaki beşerler üzülmesin kırılmasın diye alttan alır ve daima kendisinden fedakarlık yapar. Üçüncü lisan kalıbı ise duygusallıktan uzak bilgi verici lisandır. Yaşanan olayları tahlil eder fakat işin içine hislerini karıştırmadan objektif bilgiye dayalı olarak irtibat kurulur. Dördüncü lisan kalıbı ise umursamaz lisan kalıbıdır. Kendisine söylenenleri dinlemez ve kendisinden karşılık beklendiğinde alakası olmayan bir mevzuda konuşmaya başlar. Günümüzde maalesef birçok konutta bu lisan kalıpları kullanılarak hakikat bağlantı kurulamamakta ve buna bağlı olarak ta birçok sorun ortaya çıkmaktadır.
İnsan olarak temel gereksinimlerimiz olan beslenme ve barınma muhtaçlıklarını karşıladıktan sonra üst basamakta sevilme, hürmet ve bir kümeye ilişkin olma muhtaçlığı yer almaktadır. Bir insanın bir kümeye ilişkin hissedebilmesi için o küme üyeleri tarafından anlaşıldığını hissetmesi gerekmektedir. Unutmamak gerekir ki aile de bir kümedir ve üyelerinin kendilerini bu kümenin bir kesimi olarak hissetmeleri son derece ehemmiyet arz etmektedir. Karşısındaki tarafından suçlanmadan, yargılanmadan dinlenildiğini hisseden insan anlaşıldığını hisseder. Bu da onun kümenin bir kesimi olarak hissetmesine neden olur ve aile içi çatışmalar bundan ötürü azalır.
Sonuç olarak günümüzde beşerler giderek kişiselleşmekte ve yalnızlaşmaktadır. Toplumsal bir canlı olarak insan ebediyen bağlantı kurmak ve bağlantı kurduğu kişi tarafından anlaşılmak ister. Bunu sağlayabilmek için öncelikle aile içinde bireylerin karşıdaki bireyle empatik lisanı kullanarak anladıklarını ve anlaşıldıklarını birbirlerine hissettirmeleri gerek aile sıhhati gerekse ailedeki bireylerin ferdî olarak ruh sıhhati için çok büyük ehemmiyet arz etmektedir.
Adem Alptekin Altunbaş
Aile Danışmanı
Beyin Antrenman Programları Uygulayıcısı
