Başkanımız Ali Y. Koç, Fenerbahçe Faruk Ilgaz Tesisleri’nde düzenlediği basın toplantısında çok değerli tespitlerde ve açıklamalarda bulundu. Malum kulüp tarafından yapılan temelsiz ve çelişkileri açıklamaları örneklendirerek çürüten Liderimiz, FETÖ ile ilgili en son çamur atılacak kurumların başında Fenerbahçe’nin geldiğinin altını çizdi. Liderimizin açıklamaları şöyle:
GALATASARAY TÜRK FUTBOLU İÇİN BEKA SORUNU
Değerli basın mensuplarına ve ekran başında bizi izleyenleri hürmet ve sevgiyle selamlıyorum. Hepinize güzel Ramazanlar diliyorum. Ayağınıza sıhhat, beğenilen geldiniz. Son periyotta gündem dinamik, savlar iftiralar ağır, biz de uzun vakittir basın toplantısı yapıp gerekli yanıtları vermedik. Hasebiyle bugün biraz vaktinizi alacağız. İstediğiniz soruları sorabilirsiniz.
Bugün kimi hatırlatmalar yapacağız. Bu hatırlatmalar eşliğinde son devirdeki gündemler ile ilgili görüşmeleri paylaşacağım. Aslında bu toplantının öznesi rakibimiz olacak zira rakibimiz son periyotlarda bölücülük, proje, Çanakkale üzere vs. mecnun saçması telaffuzlar içerisinde birazcık onlara, ülkemize onları hatırlatmayı tanıtmayı amaçlıyorum. Bu türlü bir basın toplantısı yapmak zorunda kaldığım içinde üzüldüğümü bilmenizi isterim. Evet, rakibimizin liderinden yöneticilerine toplumsal mecrasına kadar sportif rekabeti düşürdükleri düzey mezbahayı aratır vaziyette. Hem palavra konuşup doğruları çarptırarak, kendi topluluklarını kışkırtıyolar. Daha da değerlisi hem bizim topluluğumuzu bu kadar haksızlıkla çaba ederken rekabet ediyorken on yılın birikimlerini taşıyorken bizim topluluğumuzu kışkırtarak milyonları kin ve nefretle kışkırtıp cürüm işliyorlar. Olağandışı olan durum ise buna dur diyebilen bir TFF yok. Sürece yasal olarak dahil olan öbür bir mercii de yok. Galatasaray’ın Türk Futbolu için nasıl büyük bir beka sorunu olduğunu hem son periyotta hem de geçmiş periyotta yaşanmış örnekler ile anlatacağım. Onların yaptığı üzere hayal senaryoları ile değil hayali düşmanlar ile değil.
Galatasaray Lideri ve yöneticilerinin son devirde elde etmek istediklerini kazanmak için ne tıp yol ve prosedürlere başvurduklarını. O denli hayali senaryolar ile değil gerçekler ve istatistikler ile sunmaya çalışacağım. Toplantımızın sonunda bu kulübün yalnızca futbolda değil berbatlıkta ve riyakârlıkta da Şampiyonlar Ligi’nde olduğunu kazanmak için her şeyin mubah olduğu anlayışının bu kulüpte bir kültür haline geldiğini biraz sonra örnekleri ile paylaşacağım yakışıksız, hadsiz, saldırgan üslup ve hallerinden daha düzgün anlayacağınızı düşünüyorum en azından ümit ediyorum.
Sosyal medya, sanal gündemler ile trol yapılanmalarıyla basın toplantılarındaki sipariş soruları ile medyada ki kalemşörleriyle gerçeği çarpıtan palavra ve iftiralar ile dolu algı prosedür ve metotları ile kısa vadeli keyifli olabilirler. Gayelerine vardıklarını düşünebilirler ancak sonunda tarihin sayfalarında yer alan kirli ilgilerini muvaffakiyet elde etmek için yaptıkları türlü türlü halleri ortaya çıkacaktır motamot bugünde olacağı üzere.
KENDİLERİNE YAPILMALARINI İSTEMEDİKLERİNİ DİĞERLERİNE HİÇ ÇEKİNMEDEN YAPARLAR
Önce rakibimizin DNA’sını size anlatmaya çalışacağım. Son yıllarda bu kulübü yöneten bireylerin operasyonel ve karakteristik özellikleri samimiyetsizlik ve riyakârlıktan ibarettir. Tenhada başka ve genelde farklı telaffuz ve davranışlarda bulunurlar.
Kendilerine yapılmalarını istemediklerini diğerlerine hiç çekinmeden yaparlar. Hatta ortalığı karıştırıp 2 hafta evvel olduğu üzere Antalyaspor maçın sonra bundan da nemalanırlar. Sportif rekabette transferlerde algı oluşturmalarda istek ettiklerini elde edebilmek için hak, hukuk, vicdan mevzuat tanımazlar hatta kul hakkı yemekten de hiç çekinmezler. Sportif rekabet anlayışları kayrılmaya, korunup kollanmaya imtiyazlı davranmaya bayılırlar. Türlü türlü tehdit, şantaj ve prestij suikasti yaparak futbol paydaşlarını bilhassa hakem ve TFF şuralarını baskı altında fiyatlar ve bunu yapmak içinde hayali düşmanlar hayali senaryolar yaratırlar. Kazanılan bir maç ya da şampiyonluk sonrası diğer toplulukların mutsuzluğundan hisse çıkarır rakiplerini aşağılar alay ederler en son Beşiktaş Galatasaray derbisinde de gördüğünüz üzere. Ne demek istediğimi artık göstereceğim örnekler ile görecek ve bu kulübün Türk Futbolu’nun bekası için ne büyük bir tehlike ve tehdit olduğunu anlatabileceğimi ümit ediyorum.
Çoğu aslında hepimizin bildiği şeyler lakin o denli bir dinamik süratli dünyada yaşıyoruz ki alışılmış bunların hepsine bütünsel bir bakış açısı ile genelde bakamıyoruz. Mesela bir puan kaybı sonrası işler yeterli gitmeyince ya da kendi maçlarında lehlerine olan hakem yanılgılarını örtbas etmek için ortalığı birbirlerine katarlar ve bu durumdan nemalanırlar. Elimizde bilgi evrak var hatta VAR kayıtları var derler ligi bitirtmeyi savaşsa savaş tehditlerine yeltenirler. Dönem bitince her şeyi açıklayacağız derler sonra istedikleri olunca sus pus olurlar.
İşler istedikleri üzere gitmeye başladığında keyifli oldukları devirlerde itidalli olalım sağduyulu olalım derler.
VİDEOYU İZLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ
İşler düzgün giderken futbolun marka pahası için gayret ettiklerini söylerler. Hatta suratlarını alamazlar onlar olmasa Türk futbol kadrolarının Avrupa’ya gidemeyeceklerini sav ederler. Yalnızca kendileri için değil tüm kulüpler için adalet arayışında olduklarını söylerler adeta Türk futbolunun adalet bekçiliğine soyunurlar. Hatta bunun için her hafta kendi kanallarında ‘futbol için adalet’ programı yapacağız palavrasını da söylerler. Her salı günü program yapacaklarını söylediler. Bir sürü görüntü yolladık lakin program hiçbir vakit gerçekleşmedi. Programdaki durumlar da konuşulamadı. Lakin çıkarları kelam konusu olduğunda kimin emeğini gasp etmeleri gerekiyorsa hiç çekinmeden de bunu yaparlar, gözünün yaşına bakmazlar. Bu ortada programı yapamadan kulüp kanalları kapatıldı. Pek çok örnekte de görebileceğiniz üzere anlık günü kurtarma refleksiyle yapılmış samimiyetsiz gerçek dışı telaffuzlar insanların bu telaffuzlarının hakikatini sorgulamayacakmış üzere yalnızca kendileri akıllı herkesi saf görürler.
3 tane yaşanmış örnek vereceğim; Bunları sorgulamak sizlerin de işi lakin sizi anlıyorum. O denli bir saldırıyorlar ki istediklerini söylemeyenlere, hiç bulaşmamak daha yeterli.
1. Örnek TFF Lideri İdare Şurası ve konseyleri Galatasaray Kulübü için ne mana söz ediyor, bunu bilen var mı? Biz bu alakayı çözemedik. Bu durum ligteki gidişata nazaran mi değişiyor? Yoksa hakikaten ortalarında bir hengame yok, danışıklı dövüş mü yapıyorlar? Bildiğiniz üzere evvel kamuoyunda ve sonrasında da Kulüpler Birliği açıklamasına şerh koyarak TFF’ye adeta siper oldular. Bir muhabirin sorusuna verdiği karşılık, bizim Riyad sonrası yaptığımız toplantı; Türk futboluna artık iradeye liyakatlı insanlara sahip olması gereken cümleyi bile genel şuraya çağırır, şerh koyarız dediler. Onların istediği üzere değiştirdik. Çok kısa bir müddet sonra birebir TFF’yi tarihin en makûs lideri olarak ilan edip tüm konseylerini istifaya davet ettiler. İki gün evvelde bir açıklama yapmışlar bu seferde hesap vermeye çağırmışlar. Hangisi gerçek sizsiniz ?
VİDEOYU İZLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ
Daha çok şey yazıyor da değerli kısmını koyduk oraya. İkinci bir örnek verelim bu samimiyetsizlik ve riyakârlıklarının bir başka örneği olarak… Bir maçta kulübümüz hakkını aramak için hakem kararlarına yönelik 19 Mart 2023’teki Alanyaspor maçımızın devre ortasında yaptığı paylaşıma kıyameti koparıp, 10 gün sonra birebirini kendileri yaptılar. Birinci yarı sonrası devre ortasında paylaşımda bulundular. Paylaşımı yapmadan evvel aranızda bir akıllı çıkıp “Sn. Lider, Yöneticiler 10 gün önce tıpkı şeyi Fenerbahçe yaptı, biz de Liderimizin ağızından çok ağır suçlamalarda bulunduk. Birebir şeyi yapmayalım, yaparsak riyakarlık olur.” diye hatırlatmada bulunmadı mı? Yoksa herkes saf, kendinizi akıllı olduğunuzu mu düşünüyorsunuz.
VİDEOYU İZLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ
Üçüncü örnek bu çok çarpıcı Lakin aslında çok örnek var. Konuşmanın içerisinde göreceksiniz. FETÖ kısmına gelince anlayacaksınız. Bunların bir taktiği var. İnsanların üzerinde baskı kurmak ve bunun için insanları kamuoyu önüne atmak. Kamuoyunun önüne atabilmek için savlarda bulunmak ve prestij atağında bulunma.
Son iki dönemdir yaşadıklarımıza bakacağız. Şöyle derler; ‘Ya Fenerbahçe ile ilgili şirketlerde çalışıyor, ya Koç Grubu’nda ve Koç Şirketleri’nde çalışıyor. Daima bu türlü diğer alakasız mevzuları gündeme getirirler fakat buradaki temel gaye kelam konusu kişiyi toplum önüne atmak. Baskı kurmak için ne üzere savlarda bulunmuşlar:
Hatırlarsınız MHK Başkanvekili Murat Ilgaz için Fenerbahçeli dediler. Bu da enteresan. MHK’dan mutlu değiller. Ben hayatımda birinci kere MHK Liderine değil, lider yardımcısına saldırıldığını görüyorum. Zira aslında Sabri Çelik’ten çok mutluydular.
Geçen dönemin PFDK Lideri için, “PFDK Liderinin cübbesini giyip adaletli kararlar almasını beklerken o sırtında Fenerbahçe formasıyla kararlar almaya devam ediyor.” diyerek baskı yaptılar.
Temsilciler Heyeti raportör üyesi için Koç Holding çalışanı. Onun için bize ağır ceza veriyor, dediler. Kendisi 4 sene evvel bir şirketimizden emekli olmuş.
MHK Lideri Sayın Lale Orta’yı Okan Üniversitesi çalışanı ve Fenerbahçeli olduğu telaffuzları ile MHK’yı baskı altına almaya çalıştılar. Doğal gözü pek bir Federasyon Lideri olsaydı, çıkar şunu söylerdi. ‘Kardeşim siz ne diyorsunuz, ben Galatasaray Kongre üyesiyim. Benden önceki lider Fenerbahçe’de 18 yıl lider vekilliği yaptı. Bir başka lider Beşiktaş’ın kulüp lideriydi. Siz nasıl bu türlü konuşursunuz’ deyip susturacağına, bu hanımefendinin linç edilmesine çanak tuttu.
Son olarak da bir Beşiktaş yöneticisine Koç Holding çalışanı olduğu için yüklendiler. Tüm bu prestij suikastlerine sebep olurken, bana nazaran bu kul hakkı yemektir. TFF Liderinin Galatasaray kongre üyesi olmasını, Sayın Liderin ailesinin NEF ile gayrimenkul iştirakini, kendi idare konseylerinde şu an mevcut idarede asil üye olan bir idare konseyi üyesinin Koç Holding’te çalışmış olmasına karşın, Yüksek Divan Konseyi Liderin yanılmıyorsam 7-8 yıl Koç Grubu’nda çalışmış olmasını görmezden gelecek pişkinliği ve kurnazlığı, çekinmeden yaptılar, yapmaya da devam ediyorlar. Hiç aynaya bakmıyorlar. O Fenerbahçe ile alakalı, bu Koç’la ilgili vs sayıp baskı yapıyorlar. Mevcut Federasyon Lideri kongre üyeleri, kendi idare konseylerinde şu an mevcutta Koç Grubu’nda çalışan biri var. Hatta o kadar uyanıklar ki, bu bahisler gündeme gelince kelam konusu hanımefendinin CV’sini resmi web sitelerinde Koç Holding çalışanını bir holding çalışanı diye değiştiriyorlar. Çok akıllılar, biz de hepimiz aptalız!
Bunu riyakarlık açısından söylüyorum. Ona buna saldırıyorsun güya federasyonda, konseylerde Beşiktaş’tan, Trabzonspor’dan olan kimse yok. Bir tek Fenerbahçe ile ilgili olduğu söylenenler eza. Niçin? Zira baskı yaparak, köşeye sıkıştırarak, daima istediklerini elde etmeye alışmışlar. Onun için Türk futbolunun beka sorunu diyorum.
Mesela PFDK Liderini Fenerbahçeli olmakla suçlarken sonraki gün devrin Tahkim Konseyi Liderinin oğlunu Galatasaray kongre üyesi yaptılar. Olabilir, bunda dert yok lakin bir taraftan o denli diyorsun, bir taraftan bu türlü yapıyorsun. Tıpkı şeyi biz yapsak neler olurdu varsayım edin. Mevcut MHK Liderinin yahut Tahkim Liderinin yahut rastgele birinin çocuğuna Fenerbahçe Kongre üyesi rozeti taksaydık. Bunlara nazaran herkes saf, kendileri akıllı.
MADEM TFF’DEN MUTLU DEĞİLSİNİZ, SAMİMİYSENİZ YABANCI HAKEM KONUSUNA DAYANAK VERİN
Şimdi gelelim en değerli bahse. Madem TFF Başkanı’ndan mutlu değilsiniz. ‘Tarihin en kötüsü’ Madem konseyler rezil, hakem performansları için her maçımızdan sonra çıkıp bir şeyler geveliyorsunuz, o vakit siz de bizim üzere Muhteşem Kupa için hatta bundan sonraki ligin kalan kısmı için yabancı hakem talebinde bulunun ve destekleyin. Mertseniz, dürüstseniz, kendinize güveniyorsanız; hiçbir soru işaretine mahal bırakmayacak biçimde siz de bizim üzere yabancı hakemi destekleyin. Bu sizin en büyük samimiyet testiniz. Samimiyseniz desteklersiniz fakat değil. Siz daima şuralar, lider, MHK, üçüncü şahıslar, kurumlar ancak hakemlerden mutlusunuz. Türk hakemlerine güvendiğinizi söylüyorsunuz. Siz Türk hakemlerine güveniyorsunuz, yalnızca bizim maçlarımızda güvenmiyorsunuz. Bu da kendi içinde çelişik. Yani riyakar oğlu riyakarsınız. Kendinize yapılmasını istemediğiniz şeyi diğerine gönül rahatlığı ile yapabiliyorsunuz. Onun için bir beka problemisiniz. Tahminen de ülke için beka problemisiniz. Zira milyonların ortasına nefret tohumları ekiyorsunuz. İnşallah bir birincisi gerçekleştirir ve bu samimiyet testini geçersiniz.
VİDEOYU İZLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ
Hocaya sormak lazım en yakın hakem arkadaşı kim. Bilenler, bilir. Yabancı hakemi istemezler. Çünkü Avrupa’da yabancı hakemlerin nasıl maç yönettiklerini görüyorlar. Maçlarda kaç kere kendilerini yere atıyorlar. Yabancı hakemler ‘kalk, kalk’ diyor. Natürel istemezler. Zira en âlâ sonuçları Türk hakemlerden alıyorlar. Kazanmak için her şey mübahtır yaklaşımı, transfer anlayışlarında da kendini gösteriyor. Bunların transfer yapma kültürleri inanılmaz. Kimse yanına yaklaşamaz. Pek çok lokal kulüp şikayet eder lakin seslerini çıkartmazlar. Ne olur, ne olmaz.
HÜLLELİ TRANSFER YAPMADA, OYUNCU AYARTMADA VE KAMUOYUNU YANLIŞ BİLGİLENDİRMEDE DE ŞAMPİYONLAR LİGİ’NDELER
Hülleli transfer yapmada, oyuncu ayartmada, çıkarlarına nazaran transfer haberleri servis etmede, kontratlarda yeni jargonlar üreterek işi kılıfına uydurmada, kamuoyunu ve resmi kurumları yanlış bilgilendirmede de Şampiyonlar Ligi’ndeler.
Kulüpler Birliği’nde toplantı öncesi aramızdaki konuşmalarda liderler tarafından çok sefer gündeme getirilmiştir. Bu ülkede bir tek kulüp çıkıp Fenerbahçe Spor Kulübü, kendi dönemim için konuşabilirim. ‘Oyuncumuzu ayartmış’ diyemez. Bir tane kulüp çıkamaz. Halbuki onlar ne yaparlar; yeri gelir kulübüne kontratlı oyuncunun menajerini kafalarlar, ikna ederler, inandırırlar. Hatta rakamsal olarak konuşurlar. Sonra da kulübünü köşeye sıkıştırırlar, maddi ziyana bile uğratabilirler fakat oyuncuyu o formda alırlar.
Oğulcan Çağlayan-Rizespor ve Taylan Antalyalı- Erzurumspor örneği ve birçok örnek var. Levent Mercan en son lakin onu alamadılar.
Yeri gelir kendinin ya da rakibinin kıymetli maçlarından evvel kelam konusu maçların oynanacağı kulüplerin oyuncuları ile ilgili transfer haberleri çıkarırlar. Ya da iltisaklı oldukları kulüpler üzerinden oynayacakları rakiplerin değerli oyuncularını transfer etme mazereti ile takım dışı bıraktırırlar. Bu dönem iki tane yaşadık.
Kayserisporlu maçları vardı. Pendikspor transfer teklifi yaptı.Tam da Kayserispor-Galatasaray maçı evvel Mame Thiam takımdan çıkartıldı.
Bir örnek daha Sivassporlu Saiz. Grubun en yeterli oyuncularından. Eyüpspor transfer teklifi yaptı. Tam da Sivasspor-Galatasaray maçından evvel. Oyuncunun takımda yer almaması sağlandı yahut takımda yer almadı.
Bu 3 İstanbul Kulübü’nün yakın bağları futbol dünyasında herkesin malumudur. Zati ikisi var ki tıpkı ligde oynayıp bir önce ki sene, UEFA kurallarına nazaran kelam konusu bile olamaz. Bir koalisyon lafı çıkardılar; alın size üçünüz aranızdaki koalisyon! Gerçek bir koalisyon. Sizin ima ettiğiniz üzere altını dolduramadığınız bir koalisyon değil.
BUNLARDA RESMİ-GAYRİRESMİ KONTRAT YAPMA KÜLTÜRÜ VAR
Hülleli transfer yapma. Güya bu yaz bize birçok transfer çalımı attılar. Bağırarak, iftihar ederek; bağlantılar yaptılar. Münasebetiyle ister istemez, 3-4 futbolcuya tıpkı anda baktığımız için biz de o futbolcuların koşullarını, beklentilerini, kontrat müddetlerini vs vs. hepsini biliyoruz. Yazışmalarımızda var. Kimileri kağıtta. İsimlere girmeyeceğim. 4 futbolcu var ki, bahsettikleri bedelleri resmi kontrattaki evrakları gerçeği yansıtmasının mümkünatı yoktur. İradeli bir federasyon olsa çağırır, ne diyorsun der ve bilgi alır. Onları çağırır. Bunlarda resmi-gayriresmi kontrat yapma kültürü var. Ne demek istiyorum. Futbolcuyla anlaştıkları ödeyecekleri bedel ile resmi kontratta yazan bedel ortasındaki fark var. Bu farkı yeri gelir imaj hakları ismi altında, yeri gelir sponsorluk derler, son devirde de gayrimenkul mutabakatları ile ortadaki farkı kapatıyorlar.
Sponsorları çok cömert. Çok önemli sponsorları var, büyük yüklerin altına giriyorlar ve o kadar cömertler ki mütevaziler ki isimlerinin açıklanmasını asla istemiyorlar. Bu nasıl bir işse?
Geçen gün gazetede bir futbolcularına 5 milyon Euro imaj hakları mutabakatını ödeyemedikleri için haber yapılmış. Bu imaj hakları kontratı Türkiye’de mi yapılıyor? Dubai’de mi yapılıyor? TFF, SPK’ya veriliyor mu? Yeni spor maddesine nazaran vermen gerekiyor. Bunları TFF’ye soracağız fakat kılıfına uydurmakta bunların üzerine yok. Bizden 8.5, 9 milyon Euro isteyen oyuncuyu, 3.5, 4’e milyon Euro’ya oynatırlar. İstanbul’un o yakasında herhalde oksijen daha uygun. Herhalde bu tarafta zahmet var.
MORUTAN VE BAKAMBU TRANSFERLERİNDEKİ RAKAMLAR
Transferlerde kamuoyunu eksik ve aldatıcı bilgilendirirler. Bu da DNA’nın bir uzantısıdır. Resmen insanları yanıltırlar, kandırırlar. İki örnek verelim. Morutan’ın bonservisi ile 3 milyon Euro bedelle transfer olduğunu, hatta bunun fevkalade bir transfer başarısı olarak kamuoyuna sunulduğunu hatırlarsınız. 10’a almışlardı ve büyük bir muvaffakiyet olarak 3’e satılması kamuoyuna sunulmuştu. Keşke bizde de bu türlü bir sihirbaz olsa. Halbuki işin aslının hiç de bu türlü olmadığını anladık. Oysa 3 milyon Euro’luk satış kelam konusu oyuncu muhakkak sayıda birinci 11 oynarsa gerçekleşiyormuş. Doğal olarak kulübü de o parayı vermemek için artık 11’de oynatmıyor. Sanki bu üç milyon Euro limit açma da kullanıldı mı? Takip ediyoruz, öğreneceğiz.
Başka bir harikulade transfer başarısı daha var. Real Betis, Bakambu. İnsanları yeniden burada da yanılttılar. Bir kurum bir kişi niçin aldatıcı bilgi verir. Niçin doğruyu söylemez. Niçin olduğu üzere göstermez. Herhalde çok moda olduğu için değil. Biz de 5 milyon cepte 5 milyon da belirli şeyler gerçekleştiği takdirde bir kısmı yahut hepsinin kulübe gelebileceğini düşündük. 700 bin Euro’ya aldığın bir oyuncu için harikulade. Bunu yapmak için sihirbaz olmak lazım. Lakin ilerleyen günlerde kelam konusu kulübün lideri yaptığı açıklamalardan işin aslı astarını öğrendik.
VİDEOYU İZLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ
Sadece şununla kalmadı, şunu da söyledi, Betis Lideri, ‘Ödediğimiz maaşa da bonservis dahil’ diyor. Artık 2,5 yıllık sattılar oyuncuyu, bonservis de içinde. 5 milyon Euro’nun gerçekleşmesi için harikulâde şeyler olması… Ben size anlatayım: Vakit zaman muahede yaparsınız, ‘Fenerbahçe Şampiyonlar Ligi’ni kazanırsa 1 milyon Euro daha oyuncuya’ üzere. Gerçek tarafı vardır, ulaşması sıkıntı tarafı vardır, imkansız tarafı vardır. Şu an önümüzdeki 2-3 yıllık periyotta Fenerbahçe’nin Şampiyonlar Ligi finaline uzanmayacağı aşağı üst uzanmayacağını söyleyebiliriz. Ancak onu koyarsınız ve dersiniz ki, ‘Bak, 5 milyon Euro bonus yaptım’ yahut bir stat mutabakatı yaparsınız, bir forma muahedesi yaparsınız.
FORMA MUTABAKATINI 20 MİLYON EURO DİYE GÖSTERİYORLAR
Mesela forma mutabakatlarını da 20 milyon Euro diye gösteriyorlar. Geçen gün Avrupa Kulüpler Birliği’nin toplantısında gösterildi. İmkanı ve ihtimali yok! O forma reklamı 20 milyon Euro lakin gösterirsin, niçin? Şu koşul vardır, ‘Şampiyonlar Ligi’ni alırsam 5 milyon bonus, şunu yaparsam 3 milyon bonus’, yani olmayacak şeyleri bonusa koyup çok büyük bir mutabakat yapmış üzere gösterilir, burada da bu türlü olmuş. Herhalde liderin hasılı ‘satarız’ dediği keşke bonuslar gerçekleşir, ben 5 milyonu versem de hayatında görmediği, tarihinde görmemiş başarıyı bu kulüp görse. Doğal bu bonus tarafı; 5 milyonun içinde de maaş var. Yani 2,5 yıllık maaş sonrası ziyan da etmiş olabilirler. Fakat buradaki olay ziyan ya da kar ettikleri değil. Buradaki olay insanların gözünün içine baka baka gerçekleri söylememek. Aldatmak ya! Gerçi bu ülkede de norm haline geliyor. Ne yazık ki doğruları ispatlamak zorundayız.
BİZ DAVALARIMIZDAN BAHSETMİYORUZ FAKAT YERİ GELMİŞKEN, MEVZU; YANILTMA, ALDATMA, KAMUOYUNU YANLIŞ YÖNLENDİRME İSE BUNU DA BİLMENİZDE YARAR VAR. ANCAK ONLAR İÇİN BUNLAR HAYATIN BİR NORMU OLDUĞU İÇİN HAYATLARININ HER KISMINDA ÇOK RAHATSIZ OLMUYORLAR BUNLARI YAPARKEN.
Transferden bahsetmişken bir bahiste da size bilgilendirme yapayım: Zaniolo! Bunlar geçen sene çıktılar. Bir yöneticisi katıldığı bir televizyon programında Kulübümüzün bahse husus oyuncusunun transferine ait teklifin ifşa etti. Yani biz de bu oyuncuya bakıyorduk. Menajerine yolladığımız teklif bunların bir formda eline geçmiş, bunu da ifşa ettiler. Bu aslında suç! Yani şunu söylemeye çalışıyor; onu göstererek kurnaz ya, kimseyi de yanıltmaz, olağan hayatında da spor dünyasında da kimseyi yanıltmaz(!), diyor ki, ‘Fenerbahçe daha çok verdi buna. Oyuncu bizi tercih etti’ diyor. O tarafta oksijen daha güzel ya. Biz de bunu mahkemeye götürdük. Haksız rekabetin tespiti davasında argümanlarımızdan biri ‘Bu kulübün yani kendilerinin teklifi daha yüksek olmasına karşın aldatıcı formda kulübümüzün teklifinden daha azmış üzere kamuoyuna yansıtılmasıdır. Yeniden kulübümüz tarafından teklif edilen bonusları, gerçeğe muhalif ve eksik aktararak güya bonusların %100 gerçekleşme ihtimali olduğu algısı yaratmasıdır’ bizim davamız. Eksper raporu geldi ve bu raporda ne deniyor biliyor musunuz, burayı yeterli dinleyin! Yani bir yerde bu ülkede dürüst beşerler da var, hak yemek istemeyen beşerler da var ve doğruların ortaya çıkmasının, kamuoyunun gerçek bilgilendirme hakkına hürmet gösteren beşerler da var. ‘Dava belgesinden alınan uzman raporunda bu kulüp tarafından ödenecek toplam bedelin bonuslar dahil Fenerbahçe’nin teklifinden yüksek olduğu, hasebiyle Erden Timur’un beyanlarının yanlış ve aldatıcı olduğu, bu durumun kötüleme, haksız rekabet aksiyonuna sebebiyet verebileceği tespit edilmiştir.’ Artık bunlar yargıda da çok güçlüler. İşine geldiğini toplumsal medyadan söze çağırttırırlar, hiç kazanamayacağı şeyde. Kulüp yöneticilerini çağırttırırlar, bize yeni oldu, işte Selahattin Baki Beyefendiye. Beşiktaş’ın bir yöneticisi, eski Bandırmaspor Liderini çağırtmışlar. Orada da elleri güçlü, oradaki olay rahatsızlık vermek. Bir şey çıkmasa da rahatsızlık vermek. Biz de bu davayı açmıştık, biz davalarımızdan bahsetmiyoruz lakin yeri gelmişken, mevzu; yanıltma, aldatma, kamuoyunu yanlış yönlendirme ise bunu da bilmenizde yarar var. Lakin onlar için bunlar hayatın bir normu olduğu için hayatlarının her kısmında çok rahatsız olmuyorlar bunları yaparken. Ben söylerken rahatsız oluyorum.
BUNLARIN KÜLTÜRÜNÜN DİĞER BİR UZANTISI DA BURADA YETİŞMİŞ OYUNCULARIN YAHUT AŞİKÂR BİR MÜDDET BURADA TOP OYNAMIŞ OYUNCULARIN ÖTEKİ EKİPLERE GİTTİKLERİNE GALATASARAY’A KARŞI ORTAYA KOYDUĞU PERFORMANS HERKESİN MALUMUDUR
Evet, bunların kültürünün öteki bir uzantısı da burada yetişmiş oyuncuların yahut muhakkak bir mühlet burada top oynamış oyuncuların öbür kadrolara gittiklerine Galatasaray’a karşı ortaya koyduğu performans herkesin malumudur. Yeni yaşadık ve artık geçmişten bir görüntü paylaşacağım. Hatta bu dönem iki kulübün maçında yaşananlar ve oluşan taraftar ve kamuoyu reaksiyonunu yakın vakitte gördük. Bu o denli bir düzeye geldi ki bir kulüp lideri oyuncuları için çıkıp ‘3 futbolcumuzun beyni ile kalbi ortasında çelişki olmuştur’ dedi. Bu kelamları oynanan maç sonrası bir rakibin liderinin Fenerbahçe’ye karşı sarf ettiğini düşünebiliyor musunuz? Malum kulüp tarafından ülkemizde harikulâde hal ilan edilirdi! Aslında bu işin nirvanası eski Galatasaraylı futbolcunun-Ümit Karan- Eskişehirspor’da forma giyerken paylaştığı bir anıda göreceksiniz. ‘Ben Galatasaraylıyım’ diyerek Fenerbahçe şampiyon olmasın diye gol atmak istemediğini açıklıyor. Bunun uygun de bir örneği var, bunu ben bilmiyordum. Gözlerime inanamadım ya. Olağandışı şeyler onlar kelam konusuyken o kadar olağan bir halde yansıtılıyor ki… Geçen dönem Belhanda’nın İstanbul’daki maçtan evvel, bakınız maçtan evvel arkadaşlar, rakibi olan ekibin tribünleri ile üçlü çektirmesi…
VİDEOYU İZLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ
Bakın görüntüde görüyorsunuz. Bir de bunların kalemşorleri vardır, harikulâde durumları normalleştirmede, olağanlaştırmada doçent olmuşlar, profesör olmuşlar. Yani bunlar üzere yapabilen yok. Oyuncu ‘dürüst oldum’ diyor. Öbürü saçmaladığını anlıyor. Durumu yönetim etmek için olağanlaştırmaya çalışıyor. Ne diyor, ‘Ben de sokakta Galatasaraylıyım, istemem’. Adam alanda profesyonel futbol oynuyor!
Biz kimlerle rekabet ediyoruz? Rakiplerine giden, kalpleriyle beyinleri çelişen isimler onlara alanda kolaylık sağlarken Fenerbahçe’den giden isimler ise bize karşı çabasını korakor sürdürürler. Doğrusu da budur. Olması gereken de bu. Aslında bu iki topluluk ortasındaki kültür farklarından biri de bu. Burada asıl sorulması gereken soru şu: Neden öbür bir kulübün eski futbolcuları ile ilgili misal savlar gündeme gelmiyor? Niçin? Yahut transferde anlattıklarım neden öteki kulüplerle bu olmuyor? Daima bu kulübün oyuncularıyla ilgili bu gündeme geliyor.
KISACASI RESMİ HESAPLARI, TARAFTAR HESAPLARI VE TROL ÖRGÜTLENMESİ ORTASINDA GELİŞTİRDİKLERİ SİNERJİ VE TELAFFUZ BİRLİĞİ İLE YERİ GELDİĞİNDE GÜNDEME DEĞİŞTİRME, YERİ GELDİĞİNDE İFTİRA ATMA, YERİ GELDİĞİNDE FUTBOL PAYDAŞLARINI BASKI ALTINA ALMA, İTİBARSIZLAŞTIRMA BUNLARIN EN SIK KULLANDIKLARI YÖNTEMDİR
Medya ve algı yaratma tipleri, stilleri, davranışları… ki siz bunu benden çok daha güzel bilirsiniz. Basın toplantısındaki hal ve halleri, adrese teslim soru sordurma, istenmeyen soru soranlara da mobbing yapmaları! Bunlar basın toplantılarında bir konsept oluşturdular. İstenilen konsepte nazaran de istenilen soruları sordururlar. Sakın konsept dışı soru sormayın (!) Zira bu türlü bir soru gelince toplantı sonrasında bu soru soranları ya kurumlarına şikayet ederler güçleri yetiyorsa, işverenine şikayet ederler ya da irtibat yöneticileri gecenin bir yarısında ileti atıp şahsen hakaret ve tehdit eder. Yakın vakitte basında iki isim, medyadaki kardeşleriniz bunu yaşadı. Herkesten de bunu takip etmesini rica ediyorum. Yusuf Kenan Çalık ve Beril Böke. Başlarına gelen olayları net bir biçimde açıkladılar. Düşman yaratıyorlar, objektif biri sorduğu vakit bile istenmeyen bir soruysa sen düşmansın, kasıtlı soru soruyorsun.
Hatırlarsınız az evvel ‘Hayatımda 50 yıldır maça geliyorum bu türlü bir şey görmedim’ dedi. Hatırlarsanız bu ikinci haftasıydı bu dönemin ve kazandıkları maç 2-0 idi. Ve hiçbir hakem yanlışı yorumcular tarafından o tarafı yahut bu tarafı tabir edilmemesine karşın konutuna giderken lider döndü, ortada fol yok yumurta yok yani ikici hafta diyorum, 2-0 da kazanmışsın, ‘Ben hayatımda bu türlü bir şey görmedim’ diye basın toplantısı yaptı. Orada güzeline gitmeyen bir soru soruldu. Soruyu cevaplamaktansa ‘bu bir gayeli soru’ diye kişinin üstüne geldi. Sayın Tayfun Bayındır da geçtiğimiz haftalarda TRT’de şunları söylemiş: ‘Galatasaray’ın basın toplantısı için birçoklarının eline kağıt veriliyor. Kağıt verildiği belirli olmasın, delil olmasın diye kulaklarına soru fısıldıyor. Biliyorum, şahit oldum çünkü’ diyor. Velhasıl resmi hesapları, taraftar hesapları ve trol örgütlenmesi ortasında geliştirdikleri sinerji ve telaffuz birliği ile yeri geldiğinde gündeme değiştirme, yeri geldiğinde iftira atma, yeri geldiğinde futbol paydaşlarını baskı altına alma, itibarsızlaştırma bunların en sık kullandıkları yoldur. Açın kulüp resmi hesaplarıyla birlikte taraftar hesaplarına bakın, ne kadar senkronize olduklarını, ne demek istediğimizi pek düzgün anlarsınız.
SON 25 YILDAKİ FUTBOLUN GERÇEĞİNİ ANLAMAK VE TÜRK FUTBOLUNU NE HALE DÜŞÜRDÜĞÜNÜ GÖRMEK İÇİN GALATASARAY-ANTALYASPOR MAÇINA VE SONRASINDAKİ GELİŞMELERE BAKMAK KÂFİ OLACAKTIR. BU MAÇ VE SONRASINDAKİ GÜNLERCE CEREYAN EDEN BAĞLANTI FURYASI ASLINDA BU KULÜBÜN GAYRİ AHLAKİ SPORTİF REKABET KÜLTÜRÜNÜN EKSİKSİZ BİR YANSIMASIDIR, HADİSESİDİR, ÖRNEĞİDİR
Bunların öteki bir özelliği de kayrılmaya alışmış olmaları ve bunu bir hak olarak beklemeleri, talep etmeleri. Yani bir nevi sportif rekabet etiği haline gelmiş bunlarda. Bu kadar yaygara, istifa talepleri, hakem performanslarından şikayetçi olmasına karşın hala ‘Türk hakemlerine güveniyoruz’ diyerek yabancı hakem istememelerinin sebebi son derece aşikardır. Son 25 yıldaki futbolun gerçeğini anlamak ve Türk futbolunu ne hale düşürdüğünü görmek için Galatasaray-Antalyaspor maçına ve sonrasındaki gelişmelere bakmak kâfi olacaktır. Bu maç ve sonrasındaki günlerce cereyan eden irtibat furyası aslında bu kulübün gayri ahlaki sportif rekabet kültürünün harika bir yansımasıdır, hadisesidir, örneğidir yani ne derseniz deyin. O kadar çok örnek verebiliriz ki 1-2 dönem bunların bu yaptıklarından Netflix dizisi çıkar. Olağan bunların bu türlü davranmasının, bu türlü hareket etmesinin ana sebebi de dün olduğu üzere bugün de bunların değerli virajlardaki kritik maçlarına federasyonun bu kulübün tescilli hakemleri atamasıdır. Bu kulübün lideri Antalyaspor maçından sonra apar toplar suçluluk psikolojisi ile hezeyanlarda bulunup, mevzuyu gerçekliğinden organize bir halde saptırarak her daim olduğu üzere diğerlerini amaç yaparak ayıplarını örtmeye çalışmıştır. Ne yazık ki bir nebze de olsa başarılı olmuştur. Neyi örmeye çalıştıklarını artık izleyeceğimiz görüntü da çok net bir halde anlayacaksınız.
VİDEOYU İZLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ
Bakınız bizim maçlarımız basket maçları üzere birazdan sayıları da vereceğim. Dokunduğun an faul, sarı kart, alanda oyuncularımız dayak yiyorlar ki en son maçta gördünüz, son 4 maçta bizim ve onların aldıklarına şaşıracaksınız. Ve biz resmen tekme tokat dövülmeye çalışıyoruz alanda. Bunlar tekme tokat dövüyorlar ve az evvel izlediklerini az buz durumlar değil, çok sayıda durum var. Bunlar ağır konumlar. Ağır konumlar olduğu için hepsini gündeme getiremiyoruz, bunları ödemek için paramız yetmez yayıncı kuruluşa. Yalnızca 8 adedini gündeme getiriyoruz, lakin bu olacak iş değil. Bunun alanda tesiri var, bir sonraki maça alınan ve alınmayan kartlara tesiri var, bu hakemler bir sonraki maçlara atandığı için hakem topluluğu üstünde tesiri var. Bir sürü zincirleme tesiri var. Ruhsal tesiri var. Bunlar muvaffakiyetlerini daima bu prosedürlerle elde ediyorlar.
VİDEOYU İZLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ
(Videoda yer alan bir durum üzerine) Biraz sonra Fred ile örnekleyeceğim bunu. Ben bu türlü bir şey görmedim. Gerçek manada görmedim. Devam edelim. (Carlos Vinícius’un hakeme söylemi üzerine) Göz göze, kulak kulağa ve az kalsın dudak dudağa. Kart yok, hiçbir şey yok. Bizim neredeyse İngilizce bilmeyen futbolcumuz sırtını dönüyor, aptalca karar dedi diye atılıyor, 3 maç sonra 2’ye iniyor. Burada hiçbir şey yok. Bundan sonraki hafta derbi maçı var. (Torreira’nın konumuna ilişkin) Bakın rakibe nasıl bir müdahale var. Haftaya derbide olmaması lazım. Bakın hakem ne kadar yakın duruma, bu bile olsa… (Zaha’nın durumuna ilişkin) Bakın burada kart bile yok. İki bacağına birden giriyor lakin kart yok kart!
Malum ekibin lideri, güya kendilerinin Antalyaspor ile oynadığı maç hiç yaşanmamış üzere bizimde tıpkı hafta oynadığımız Kasımpaşa maçına hem de diğer birçok mecnun saçması mevzulara değinerek odağı değiştirdiler.
Bizim maçımızda biliyorsunuz son dakikada penaltı verildi. Penaltı mı değil mi ? Bu açıdan belirli olmuyor kimse net penaltı diyemedi, kimse tam net penaltı demedi ortada bir konum ancak bundan dakikalar evvel Oosterwolde’ye yapılan herkesin penaltı dediği ve hakeminde penaltı vermediği konum var iki şey. Onu alıyor yaygarayı kopartıyor kendi maçını örtbas ediyor olacak iş değil. Adeta yavuz hırsız konut sahibini bastırır misali. Artık tabi bunlar geçmişte de korunuyorlar yalnızca bugün korunmuyorlar süratli bir örnek vereceğim; o vakit da bunların tescilli hakemleri değerli maçlara atanıyordu. Kıymetli bir maç var Beşiktaş-Galatasaray şampiyonluğa oynuyor, baş başa gidiyor ve Beşiktaş’ın kazanması lazım Galatasaray’a beraberlik yahut galibiyet yarıyor. Dönem 97-98 tekrar Galatasaray’lı bir hakem Ahmet Çakar, maçın 87. dakikası Beşiktaş 1-0 önde ve 87‘de bir penaltı veriyor ve bugün itiraf ediyor yani bir kulübün şampiyonluğu yenmiş bir hocanın şampiyonluğu yenmiş, tahminen diğer bir hocaya haksız şampiyonluk verilmiş, diyor ki ‘’düdüğü çaldım ve eyvah dedim’’ diyor. Esasen imajları gördüğünüz vakit anlarsınız faulün penaltı ile yakından uzaktan alakası yok. Ve tekrar ‘’penaltıyı atarken inşallah oyuncu penaltıyı kaçırır diye dua ettim’’ diyor. 25 sene sonra bunu itiraf ediyor şampiyonluk gitmiş, tahminen hoca mesleğinden olmuş vs. Bu anlattıklarım hayli bir müddettir devam eden husustur. Hakem kararlarındaki standartsızlık biliyorsunuz gri konumların rakibimize nasıl avantaj sağladığını bu konumlarda bize ise nasıl dezavantajı olduğu kamuoyunun objektif spor yorumcularının neredeyse hepsinin malumudur.
Türk Futbolunda kart standartsızlığı neredeyse bir norm haline gelmiştir. Bilhassa bu dönem verilen ve verilmeyen kartlar ortasında ikili standartta tepe yapılmıştır. Biraz önce görüntüde da gördüğünüz üzere. Bir maçta verilen ve verilmeyen kartlar, yalnızca o maçın gidişatını değil bir sonraki maçın takımlarına da tesir ederek lig yarışını bütünü ile etkilemektedir. Hakemlere de çok ileti veriyor. Bu kusurları yapan hakemler bir sonraki maça atandığı vakti hakemlere de bildiri olmuş oluyor.
GRAFİK EKRANA GELİR
FAUL SAYISI VE KART SAYISI GRAFİĞİ
Bu kartlardan bahsetmişken şampiyonluk yarışını nasıl derinden etkilediğini ve kart standartsızlığını göreceksiniz. Özcesi hakemler, şampiyonluk yarışında ki bir kadronun en küçük yanılgısını ararken öbür grubun kör göze parmak yanılgılarını görmezden gelebiliyor. Şampiyonluk yarışını bu etkilemesinde ne etkilesin? Bu ikili standartı olağan rekabet ögeleri ile kimseye anlatamazsınız. Şuralar PFDK tahkim, burada da yeniden bir dengesizlik var bu dönem bize aşağı üst 9 milyon TL ceza kesilmiş. Şampiyonluk yarışının öteki grubuna uslu çocuğuna 6 milyon 290 bin TL ceza kesilmiş. Tahkim’e başvuruyoruz, indirimler geliyor. indirimler de bile orantsızılık var. Onlara ikli kat indirim vermişler. Sahiden berbat insalarız ki yahut neyse ceza alıyoruz.
ICARDI’NİN SEVKİ HAKKINDA
Icardi’nin sevk sorunu size kayrılma gerçeğini anlatmaya çalıştığım büyük bir örnektir. O denli anlaşılıyor ki kamuoyu baskısı olmasaydı sevk bile edilmeyecekti. Bu türlü bir olayda önlemsiz olarak sevk edilmesi kayırmanın bir örneğidir. Sevki önlemsiz yaptığın vakit en az 2 maç alması gereken bir adam için konseye diyorsun ki en alt limitten ver yönlendiriyorsun. Artık TFF ile bunların ortasındaki alaka ? Biz bu bağın ismini koyamadık. Bir taraftan can siperhane savunurken öbür taraftan istifa etmeye hesap vermeye davet ediyorlar. lakin değerli değil münasebetin derinliği ne olursa olsun, TFF nezdinde korundukları bu kulübün gereksinimi olduğu sıkıntı anlarda imdadına TFF’nin yetiştiği ortadadır. buna örnek vereceğim; Biliyorsunuz yumruk olayından sonra TFF tarafından Muhteşem Lig ve 1.Lig karşılaşmalarında erteleme kararı verildi. Sebebini bilmediğimiz nedenlerden ötürü 1.Lig maçları kaydırıldı. Fakat Muhteşem Lig’de yalnızca o haftanın maçları ertelendi. Yani bir sonraki hafta ile devam edildi, o hafta ertelendik. Bu niçin değerli kimilerine avantaj sağlar kimilerine dezavantaj sağlar. Hangi bahislerde örneğin hava kaideleri.Cezalı atletler, kadroların yapacakları seyahat mühletleri ve bunun üzere türlü bahislerde tesadüfte olabilir, bilerek bilinçlide yapılmış olabilir. Sorduğumuz vakit net yanıt alamadık. Bütün bu kaidelerde 1.liGİ yapmayıp Harika Lig’e öbür muamele yapılması net bir biçimde rakibimizin lehine kaideleri oluşturdu. Yurt dışı deplasmanına gidiyorlardı, soğuk bir deplasmandan gideceklerdi; seyahat müddetleri vs.
RİYAD OLAYI
Şimdi Riyad krizi biliyorum bıktınız bunu benden dinlemekten lakin burada bir anormallik var. Pekçok tarafın bir masa etrafında aldığı kararın Fenerbahçe’ye yazılması, Fenerbahçe’nin sorumlu tutulması bizi çok fazla rahatsız ediyor. Bunun içinde tekraren devletimize davetlerde bulunduk yazılar yazdık fakat herhalde onlar gereğince bu mevzuyu değerli bulmuyorlar. Lakin biz de doğal araştırdık bu soruyu, niçin biz ? Niçin bu troller aşikâr başlı köşe müellifleri; bilhassa beni maksat aldılar. Yaptığımız araştırmaların sonucunda hiç istemediğimiz bir sonuçla karşılaştık. Meğerse Federasyon Lideri bizi işaret etmiş, Ankara’ya yani devlet yetkililerine. Ve demiş ki ‘’Fenerbahçe Yüksek Divan Konseyi Lideri sayın Uğur Dündar’ın, saat 16.00’da yaptığı açıklamanın krize sebebiyet verdiğini devlet yetkililerine aktarmış. Doğal bende gittim kendisine sordum. ‘’niye bu türlü yaptınız?’’ diye.‘’Oradakiler bana o denli sordular, ben de evet dedim’’ dedi. Yani şöyle ‘’Uğur Dündar’ın Tweeti ve Fenerbahçe’mi başlattı ?’’ demişler o da ‘’evet’’ demiş. Artık orada şahısları mertebeleri soranlar kim ? Bakan düzeyi mi yoksa öbür düzey mi? Onu bilmek lazım. Ben de “Peki dedim, sayın başkan’’ tekrar ‘’buna karşılık rakibin genel sekreterinin Uğur beyefendiden evvel İstiklal Marşı’na müsaade verilmemesi istikametinde ki sözleri yetkililere anlattınız mı?’’ dedim. ‘’Uğur beyefendiye faturayı kesiyorsunuz da yani bize’’ Liderde ‘’benim o tweetten haberim yok “dedi. Ya topu topuna o gün 2 tweet atıldı, esasen bu mevzuyu ilgilendiren. Halbuki onların attığı tweet krizin fitilini ateşleyen husustu.
Sayın Nevzat Dindar, şu paylaşımı yapmıştı; Uğur beyin paylaşımından çok evvel. Galatasaray Genel Sekreteri Eray Yazgan’a ulaştım, Yazgan ‘’İstiklal Marşı’na müsaade verilmezse alana çıkmıyoruz” dedi. diye halada orada olan bir tweet attı. Bu bahiste bile bu kulübü nasıl kayırdığı sahiplendiği, toz kondurmadığı ortada. Halbuki demesi lazım ki uyulmayan bir sözleşme yok biz kulüplere sözleşme vermedik, iki kulüpte tıpkı noktada hareket ettiler. Yani şu kadarını söyleyeyim bu biraz ağır olacak, kolay bir maç tertibinin temel gerekliliklerini dahi yerine getirmekten aciz olanlar, sebep olduğu rezaleti dahi palavra ve iftiralar ile Fenerbahçe üzerine yıkmaya çalışan bir anlayış ile Türk futbolunu yönetiyor. Gerisini varın siz düşünün.
Tekrar söylüyorum, Fenerbahçe Spor Kulübü olarak devletimizin bu mevzuyu tabanına kadar araştırmasını talep ediyoruz.
Artık bu olay herhalde sayın basın mensuplarının yakından takip ettiği bir olay anlatacağım, Galatasaray Antalya maçı penaltı itirafı. Pek çok kişi tarafından bu husus lisana getiriliyor. Olağan bizde doğal olarak araştırmamızı yapıyoruz. Bir husustan yirmi küsur kişi haberdar ise aslında o mevzunun zımnî kalması hele bu ülkede imkan dahilinde değildir. Tez şu Abdülkadir Bitigen, Galatasaray maçında verdiği penaltıyı hakem eğitim seminerimi dersiniz, haftalık zoom toplantısımı dersiniz ne dersiniz bilmiyorum lakin orada yanlış penaltı verdiğini itiraf ediyor argüman bu. Bizim araştırmalarımız çerçevesinde öğrendiğimiz 1 Mart Cuma günü saat 15.00’te hakemler ile Hugh Dallas ve TFF Liderinin katıldığı bir online toplantı düzenleniyor. Bu toplantıda Federasyon Lideri Tolga Özkalfa ile ilgili görüşlerini aktarıyor. Velhasıl Özkalfa’nın istifa etmediğini vazifeden alındığı bilgisini paylaşıyor ve toplantıdan ayrılıyor. Toplantının devamında Hugh Dallas, Abdülkadir Bitigen’e verdiği penaltı ile ilgili görüşünü soruyor. Bu kadar hakemin önünde ki hakemler hayrete düşüyorlar. Hiç fazla bir rezizdans göstermeden de penaltı kararını yanlış verdiğini tüm hakemlerin önünde itiraf ediyor. Artık bu anlık bir yanılmada değil, ekran başında çağırmışlar; yani alanda düdüğü çaldın, yanılgını telafi etmek için ekran başına gittin, orada da penaltıya hükmettin sonrada bu penaltının yanlış olduğunu herkesin önünde itiraf ediyor. VAR çağırıyor, ekranda görüyor ve penaltıya hükmediyor. Penaltının yanlış olduğunu itiraf ediyor da bu yanlış kararın şampiyonluk yarışına yaptığı tesir ne olacak. Ahmet Çakar’ın biraz evvel örnek veridğimde gösterdiğim üzere ne olacak. Malum kulüp her dönem bu formda 3-4 maç kazanıyor. Yapılan kusurlar unutuluyor, ofyatımsı üzere unutuluyor. Siz birde puan kaybetmemeniz gereken maçta puan kaybedersiniz ki futbolun akışında bu var. Dönüp derler ki, ‘bu gruba da puan kaybetmeseydin.’ Sen benim hakkımı yiyorsun sonra kadro puan kaybettiği vakit bütün faturayı bana kesiyorsun. Olağan ben ne yaptım her vakit olduğu üzere Federasyon Liderine sordum bu mevzuyu. Geçen cuma galiba evet, kendisi bu türlü bir toplantının gerçekleşmediği söyledi. ‘Peki’ dedim. Hatta bilhassa bilerek ‘Siz de katılmışsınız’ demedim. ‘Böyle bir toplantıda bu türlü bir şey olmuş’ dedim. O maçtan beri o denli bir toplantının yapılmadığı tabir etti. Halbuki kendi de katılmış, bir kısmına. Biz, bu ortamda nasıl rekabet edeceğiz? Bu kayıtlar Türkiye Futbol Federasyonu’nun elinde bulunmaktadır ve bunların açıklanmasını acilen rica ediyoruz.
FENERBAHÇE’YE İFTİRA ATMAYA YELTENENLERE ŞU HATIRLATMAYI YAPMAK İSTİYORUM, ÜLKEMİZİ ELE GEÇİRMEYE ÇALIŞAN TERÖR ÖRGÜTÜNE EN KUVVETLİ OLDUKLARI DEVİRDE BİRİNCİ BAŞKALDIRAN, YAPAYALNIZ BIRAKILMIŞ HALİYLE BİRİNCİ BAŞKALDIRAN VE DİZ ÇÖKTÜREN FENERBAHÇE’DİR
Şimdi gelelim FETÖ mevzusuna! Öncelikle şunu söylemek istiyorum: Fenerbahçe’ye iftira atmaya yeltenenlere şu hatırlatmayı yapmak istiyorum, Ülkemizi ele geçirmeye çalışan terör örgütüne en kuvvetli oldukları periyotta birinci başkaldıran, yapayalnız bırakılmış haliyle birinci başkaldıran ve diz çöktüren Fenerbahçe’dir. Bunlara karşı çabayı de biz başlattık. Liderimiz, ‘Ne şikesi memleket elden gidiyor’ dedi. İnanmadınız, sulandırdınız, sonra neler oldu gördünüz. Maddi manevi inanılmaz ziyanlar yaşadık. Söylediklerinin hepsi dokümanlı, kayıtlı, tartışmaya açık olmayan konular. Bir de üstüne ekip otobüsümüz kurşunlandı. Katliamdan döndük ki hala faili meçhul! Buna karşın bu terör örgütüne kurban verilen birinci ve tek spor kulübü Fenerbahçe! En uygun dönemimizde-sportif ve ekonomik anlamda- ve bunun hiçbir halde telafisi, helalleşmesi, tazminatı olmadı. Federasyonla tazminat için mahkemeliğiz. Her türlü şark oyunlarını oynuyorlar, mahkemeyi uzatmak için, reddihâkim vermek için vs. vs.
Bütün bunları anlattım. Lakin bugünlerde neredeyse bu geçmiş yaşananları aratacak fütursuz, acımasız, arsız, şımartılmış, organize bir kötülük ile gayret halindeyiz. Gerilerinde hangi güç varsa, neye güveniyorlarsa bu davranışlarını her hafta alenen milyonların gözü önünde yapıyorlar ve yetmiyormuş üzere sonrasında da mağduru oynuyorlar. Bu türlü bir DNA’dan bahsediyoruz. Buraya gelmişken hatırınızı bugün çok soruyoruz, er meydanına çıkma teklifimiz hala geçerlidir! Zira siz bizim önümüzde söyleyemeyeceğiniz şeyleri ortalıkta söylüyorsunuz. Aslında siz özelde süt yutmuş kuzu, genelde aslan kesimi kesiliyorsunuz.
FENERBAHÇE’YE SALDIRMAK KIYMETİNE DEVLETİN FETÖ’YE KARŞI GAYRETİNİ ZAYIFLATMAK, LEGAL KILMAK HATTA İNKAR ETMEK FETÖ SAVUNUCULUĞU HATTA SEVİCİLİĞİ YAPMAKTIR. TAMAM MI? SİZ ORADAKİLER BUNU AKLINIZIN BİR TARAFINA SOKUN!
Milliyet gazetesi, 2 Mart 2024, Sayın Ercan Güven’in yazısı:
Bu kulübün FETÖ ile münasebetini ve tarihî sürecini eksiksiz anlatmış, mükemmel! Bu yazısı kesinlikle okumanızı tavsiye ediyorum. Yazının başlığı: ‘Ağzınızdan çıkanı kulağınız duyacak önce’ ve bir kısmında diyor ki, ‘Söz konusu örgütün şimdi maskesi düşmediği periyotta futboldaki vitrini haline getirdiği, yıldızlarını kendine çalışan kanaat başkanlarına çevirdiği -ki, kimi militan futbolcularını 15 Temmuz darbe teşebbüsünden sonra bile kulüpten atmakta zorlanmıştı Galatasaray’… diye yazmış. Hatırlayın atamadılar genel şurada, sonra ‘aidat ödemedi’ diye bir mazeret üretip attılar. Burayı tekrar ediyorum, ‘Söz konusu örgütün şimdi maskesi düşmediği periyotta futboldaki vitrini haline getirdiği, yıldızlarını kendine çalışan kanaat başkanlarına çevirdiği -ki, birtakım militan futbolcularını 15 Temmuz darbe teşebbüsünden sonra bile kulüpten atmakta zorlanmıştı Galatasaray’ diye yazmış. Devam ediyorum; ‘Gerçeğin ortaya çıkması, mahkemelerin kadim kulübü aklamasını atlar, Fenerbahçe’ye “kumpas artığı” suçlamalarla saldırırsanız… Alır yanıtını oturursunuz”! demiş. Sayın Ercan Güven’in açıklamalarından yola çıkarak biz de bunu biraz daha somutlaştıralım. Fenerbahçe’ye saldırmak kıymetine devletin FETÖ’ye karşı çabasını zayıflatmak, legal kılmak hatta inkar etmek FETÖ savunuculuğu hatta seviciliği yapmaktır. Tamam mı? Siz oradakiler bunu aklınızın bir tarafına sokun! Örgütün yarattığı kanıtlar ve vatan haini savcı, yargıçlar marifetiyle kurduğu 3 Temmuz operasyonunu bir kumpas olarak görmeyenlere soruyorum ve başta size soruyorum: O halde 17-25 Aralık müddeti, 15 Temmuz hain darbe teşebbüsü ve birçok başka FETÖ kumpası hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizin anlayışınıza nazaran bunlar da meşru! FETÖ’nün kurduğu kumpaslardan işine geleni yasal, işine gelmeyeni gayrimeşru kabul etmeniz sizin riyakarlığınızın en somut örneklerinden biridir.
ESAS DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN TERÖRİST BAŞININ KENDİ AĞZINDAN ÇIKAN SÖZLERDİR. ‘DUA VE HİMMETLE AYAĞA KALDIRMALIYIZ’ DEDİĞİ KULÜP KİM? BİZ DEĞİLİZ. HAYDİ SİZ DE ‘BİZ DEĞİLİZ’ DEYİN. TERÖRİST BAŞININ TELEVİZYON EKRANLARINDA ‘GÖNLÜMDEKİ KADRO GALATASARAY, İNŞALLAH ŞAMPİYON OLUR’ DEDİĞİ KULÜP KİM? GALATASARAY! SANKİ BUGÜNE KADAR BU KULÜP DIŞINDA HANGİ KULÜP İÇİN BU KELAMLARI SARF ETMİŞTİR? FENERBAHÇE BU ÜLKEDE FETÖ’YLE İLGİLİ EN SON ÇAMUR ATABİLECEĞİNİZ KURUMLARIN BAŞINDA GELİR
Gelelim gerçeklere!
Aslında bilgi, evrak ve yaşanmışlıklarla FETÖ’nün en çok sevdiği, gönül bağı kurduğu ve sahiplendiği kulüp kendileri olmalarına karşın. Posterlerden, belgesellerden çıkan futbolcular var, bu sebeple biliyorsunuz. Genel Konseyin FETÖ nedeniyle ihraç edemediği fakat İdare Heyeti tarafından az evvel söylediğim üzere aidat mazeretiyle atılanlar var. Hala İçişleri Bakanlığı’nın terör listesinde olan, kırmızı listede yer alan efsaneler! O devir örgütün yılmaz savunucusu ve sözcüsü Rasim Ozan Kütahyalı’nın da heykelinin dikilmesi için savunduğu FETÖ savcısı Zekeriya Öz de bu kulübün bir üyesi. Bunu söylemişken ‘3 Temmuz olmasaydı Fenerbahçe’yi yerle yeksan etmeseydi’, bakın ‘etmeseydik’ diyor, ‘edilmeseydi’ demiyor. Tekrar söylüyorum, ‘3 Temmuz olmasaydı, Fenerbahçe’yi yerle yeksan etmeseydik Galatasaray’ın önü açılmazdı’ diyen vaktinin büyük FETÖ savunucusu Rasim Ozan Kütahyalı’nın da Galatasaraylı olması herhalde tatlı bir tesadüf. Bunların isimlerini bile zikretmekten utanıyorum fakat mecburuz artık bunların düzeye inmeye. Tüm kumpas davalarının tetikçisi olarak rol alan Mehmet Baransu’nun da Galatasaraylı olması sanırım o da bir tesadüf. Lakin bunları bir yana koyun, tahminen de tesadüf fakat temel dikkat edilmesi gereken terörist başının kendi ağzından çıkan sözlerdir. ‘Dua ve himmetle ayağa kaldırmalıyız’ dediği kulüp kim? Biz değiliz. Haydi siz de ‘biz değiliz’ deyin. Terörist başının televizyon ekranlarında ‘Gönlümdeki kadro Galatasaray, inşallah şampiyon olur’ dediği kulüp kim? Galatasaray! Sanki bugüne kadar bu kulüp dışında hangi kulüp için bu kelamları sarf etmiştir? Bir de bizim için ne dediğine bakın: ‘Fenerbahçe bize karşı sert ve katı bir tavır içerisinde!’. Tahminen de o yüzden oraya çöktüler, bize değil. Bize çökemezler de! Bu iki kulübe bakış ortasındaki farkı düşünebiliyor musunuz? Ve bu kulübün lideri bize bu türlü imalarda bulunuyor. Bunlar daima riyakarlık, ikili standart, samimiyetsizlik örnekleri. Sen, ‘Bu ateş üfleyerek sönmez’ diyerek geçmişe özenirken Sayın Cumhurbaşkanımız, Fenerbahçe için hem 26 Ekim 2019 tarihindeki Yüksek Divan Konseyi Toplantımızda yaptığı konuşmada hem de 3 Temmuz kumpasının 10. yıl dönümü olan 3 Temmuz 2021 tarihinde yazdığı mektupta ‘Bu sürecin hem en canlı şahitlerinden hem de en büyük mağdurlarından biri elbet Fenerbahçe Spor Kulübü’dür. FETÖ’nün yargı marifetiyle Türk futbolunu dizayn etme teşebbüsü Fenerbahçe topluluğunun dik duruşu sayesinde başarısızlığa uğramıştır.’ sözlerini kullanmıştır. Sayın Cumhurbaşkanımıza hem bu kelamları hem de bahisle ilgili başka his ve fikirleri için teşekkür ederiz. Fakat inanıyorum ki ülke içinde de lakin beni ilgilendiren kısım futbol tarafı, bunların futbolu dizayn etme teşebbüsleri ve futboldaki tesirleri hala devam etmektedir. Ve bizlerin yaptığı en büyük kusur bunların futboldaki ilgi, alaka ve tesir alanlarını yalnızca 3 Temmuz ile sınırlamak olmuştur. Öteki dönemlerde da tesir yapmıştır.
FENERBAHÇE BU ÜLKEDE FETÖ’YLE İLGİLİ EN SON ÇAMUR ATABİLECEĞİNİZ KURUMLARIN BAŞINDA GELİR. FENERBAHÇE’YE BU SUÇLAMALARI YAPABİLECEK EN SON KURUMLARIN BAŞINDA DA SİZ GELİRSİNİZ, GALATASARAYLILAR!
Bu şiddetli coğrafyada içeriden ve dışarıdan her ögeyle çaba eden, bu vatanın Fenerbahçeli evlatları olarak spor üzerinden karmaşa ve ayrışma çıkarılmaya çalışıldığını daha evvel de tekraren gördük. Son devirde de ülkemizde değişik gelişmeler oluyor. 12 Şubat 2024’te elebaşının bir görüntüsü yayınlandı. Birtakım kısımlar bunu bir diriliş olarak yorumladılar, yani diriliş görüntüsü olarak. Tıpkı gün Sabah gazetesindeki bir habere nazaran ‘FETÖ’den meslekten ihraç edilen hakim ve savcılar tekrar misyona geliyor’ diye bir haber vardı. Hatta Sayın Cumhurbaşkanımız ve Sayın Devlet Bahçeli, bu duruma çok sert reaksiyon verdiler. Garip bir hava var. Biz Fenerbahçeliler de devletin şu andaki tavrına mana veremiyoruz. Eskiye dönüş sesleri türedi güya. Ne tesadüftür ki bu ortada Galatasaray da meydana çıkıp 13 yıl evvel FETÖ tarafından sahip çıkılan ‘Bu ateş üfleyerek sönmez’ telaffuzunu yine gündeme getiriyor. Sanki Fenerbahçe’ye bu biçimde saldırmaya yürek etmeniz eski özentinizin sebebi mi? Bu son devirdeki gelişmelerin sana verdiği cüret mi? Yalnız şunu size net bir halde söyleyebilirim, az evvel anlattıklarım, hal böyleyken Fenerbahçe bu ülkede FETÖ’yle ilgili en son çamur atabileceğiniz kurumların başında gelir. Fenerbahçe’ye bu suçlamaları yapabilecek en son kurumların başında da siz gelirsiniz, Galatasaraylılar!
RAKİBİMİZİN ATANMIŞ LİDERİ İLE İLGİLİ NİYETLERİMİ PAYLAŞACAĞIM. ALGI İŞLERİ BUNLARIN DNA’SINDA OLDUĞU İÇİN KENDİLERİNİN MENFAAT, DEVŞİRME KONUSUNDA GİDECEKLERİ YOLUN SONU YOKTUR
Rakibimizin atanmış Lideri ile ilgili niyetlerimi paylaşacağım. Artık atanmış lider derken diyorlar ki, ‘seçilmiş başkan’ neyi kast ediyorsun? Şunu kast ediyoruz; Sayın Lider, birkaç yerde neden üçüncü defa başkanlığa geldiği sorulduğunda Sayın Cumhurbaşkanımızın rica ettiğini söyledi. Ben şaşırmıştım lakin birkaç kere söyledi. Sonra öğrendim ki bu idare heyetinin oluşumunda da dışarıdan da birkaç dokunuş yaşanmış. Son ayda açıklamaları ile şaha kalkan, coşan, Çanakkaleler, bölücülük, proje, ananas telaffuzları ile tepe yapan bu zatın tenhada nasıl, genelde nasıl biri olduğunu yaşanmış bir örnekle size anlatma gereksinimi duyuyorum, tüm ülke bilsin. Algı işleri bunların DNA’sında olduğu için kendilerinin menfaat, devşirme konusunda gidecekleri yolun hududu yoktur. O kadar yok ki argüman ettiği hayali koalisyonları tanımlarken şampiyonluk uğraşını Türk tarihinin en gururlu çabası olan Çanakkale Savaşı’ndaki düşman kuvvetlere karşı yapılan çabaya benzetiyor. Haydi oradan be kardeşim. Yani şey de demiyorum, yaşı prestijiyle diyeceğim yahut yürek hapı mı almış, ne saçmalık bu ya? Bu izahı olmayan bir hadsizliktir. Kendisine yalnızca şunu tavsiye ediyorum; ‘Git Zaferin Rengi sinemasını seyret Sayın Lider, neyin ne olduğunu daha yeterli anlarsın’.
BİZİM İÇİMİZ DIŞIMIZ BİR. KİMSENİN GERİSİNDEN KONUŞMAYIZ, KONUŞTUĞUMUZ KİŞİ OLURSA DA SONRA YÜZÜNE ANLATIRIZ. KAPALIDA FARKLI, ÖZELDE BAŞKA, AÇIKTA BAŞKA DAVRANMAYIZ
Hem sizlerin, hem bizlerin, hem ülkenin bu lideri, daha yeterli tanıması için başımdan geçen olayı anlatmak istiyorum ve lütfen dikkatli dinleyiniz. Zira gerçekten özelde farklı, genelde farklılığının tepe yapan örneklerinden biridir. Bundan birkaç ay evvel Bayern Münih maçı günü yahut bir gün evvel, bir ziyaretçim vardı. Ziyaretçim benim ofisteyken telefonu çaldı, arayan Dursun Özbek idi. Tesadüf benim yanımdaydı, benim yanımda olduğunu bilmiyordu. Arayan kişi, ortak dostumuza acil görüşmek istediğini söyledi ve kendi Gayrettepe’de bulunan otelinde randevulaştılar. Beni ziyaret eden kişi de apar topar yanımdan ayrıldı gitti. Sonrasında ortak dostun anlattığına nazaran Dursun Özbek kendisine, lütfen buraları güzel dinleyin. Beni seversiniz ya da sevmezsiniz, bizi seversiniz ya da sevmezsiniz. Bizim içimiz dışımız bir. Kimsenin gerisinden konuşmayız, konuştuğumuz kişi olursa da sonra yüzüne anlatırız. Kapalıda farklı, özelde başka, açıkta farklı davranmayız. Bunu bilen bilir. Kulüpler Birliği Vakfı’ndaki arkadaşlar da çok düzgün bilirler. Dediğim üzere ortak dostumuzun anlattığına nazaran Dursun Özbek, ‘Ortam çok gerildi, insanları çok gergin, bu nedenle düzeysiz beşerler ortaya çıkıyor’ demiş. ‘Benim olağanda futbol haricinde Kulüpler Birliği’nde tek dostluk yapabileceğim, birebir masaya oturabileceğim kişi Ali Bey’dir’ ki benden bahsediyor. ‘Maalesef ortam çok gerildi. İstenmedik olaylar yaşanabilir. Ben Ali Beyefendi ile yan yana gelip, kimsenin bilmediği bir ortamda oturup konuşup birlikte bir yol planı çizelim isterim, şayet Ali Beyefendi kabul ederse’. Bununla birlikte ortak dosta anlatmaya devam ediyor; ‘Federasyon Lideri bizi birbirimize düşürüp keyifle izliyor. Herkesin birbiriyle çatışmasını istiyor. Kendisi çok enteresan düzeysiz bir adam’ ki düzeysiz kısmında öbür söz kullanmış da onu ben kullanmak istemediğim için hafiflettim. Ortak dostun söylediği hakikat zira bu olayı birkaç kişi biliyordu, ona da anlatmış. Hatta geçen gün ‘Ali Beyefendi ile bana tıpkı an için toplantı saati verip, bizi o an içeri gereksiz yere birebir masaya oturtup birimiz sağında birimiz solunda otururken, tekrar gereksiz bir tartışmanın çıkmasına vesile olup Ali Beyefendi ile biz tartışırken ortam gerginken bir baktım ki Federasyon Lideri koltuğunu geri çekip keyif alır üzere bizi izleyip gülüyordu’. Burası yanlışsız oldu, bu türlü bir olay. Devam ediyor ‘Bende o an bütün taşlar oturdu, Ali Beyefendi ister benim ister senin meskeninde oturup baş başa konuşmak istiyorum. Bu Federasyon Liderinin yaptığı tüm seviyesizlikleri konuşmak istiyorum, esasen bizim birbirimiz ile bir sorunumuz yok. Bu düzeysiz insanların yarattığı ortamdan ötürü bu hale geliyoruz. Biz bunlara karşı birlikte olup birlikte hareket edelim. Ali Beyefendi ile konuş, bu toplantıyı yapalım. Saati ve yeri belirleyelim, hepimiz için yeterli olacaktı lütfen bunu Ali Bey’e ilet. Görüşmede kendi topluluğu içerisinde kendisine karşı bir kadro kumpaslar kurulduğunu, seçimle alakalı gerisinden bir kadro çalışmalar yapıldığını söylüyor ve yapılan bir ekip açıklamalardan ve toplumsal medya paylaşımlarından kendisinin haberinin olmadığını belirtmiştir.
Bu ortak dost da doğal olarak gelip bana bu gelişmeyi aktardı: ‘Böyle bir isteği var ve Federasyonun yarattığı toplum içerisindeki mevcut gerginliği sonlandırmak istiyor’ dedi, ortak dost. Hem insanları kışkırtmamak hem de sakinleştirmek, devlete yardımcı olmak için bunun yapılmasının yeterli olacağını söyledi, bana ortadaki kişi. Ben sordum iletisi getiren şahsa ‘Sen ona güveniyor musun?’ diye. ‘Ben güvenmiyorum, samimi de bulmuyorum’ dedim. Ortadaki dost da ‘Futbolda ben kimseye kefil olamam fakat 74 yaşındaki bir adamın beni arayıp bunu istemesi olağan bir durum değil. Bu türlü bir isteği olmasaydı bunu benden rica etmezdi’ dedi. Ben de ‘Neden olmasın dedim, bu türlü bir gerginlik olmasın ve son bulsun diye madem bu türlü bir istekte bulunuyor, daima birlikte belirleyeceğimiz bir yerde buluşalım benim için fark etmez, nerede buluşacağımız’ diyerek teklifini kabul ettim. O tarihten bir hafta sonraki cumartesi günü için konuştuk. Bir sonraki gün Kulüpler Birliği Vakfı toplantısı vardı ve biz de katıldık. Toplantıdan sonra Dursun Özbek ortak dostu arayarak ‘Ali Beyefendi ile çok samimi bir hava oldu, Ali Beyefendi bana çok düzgün davrandı’ diyerek ortak dostumuza teşekkür etmiş güya ben makûs davranıyorum. Fakat talep edilen toplantıya 24 saat kala resmi hesaplarından hakkımda çok ağır açıklamalar yaptılar. Ben de bu açıklamalardan ötürü kelam konusu buluşmayı iptal ettim. O toplantıyı organize eden arkadaşa da ‘ben sana söylemedim mi bu insanların samimiyeti olmaz, burada öteki bir şey vardır. Bak yaptıkları açıklamaya’ dedim ve bu görüşmenin artık kelam konusu olmadığını söyledim. Hani burada buluşuruz güzel bir şey çıkar, bir nebze olsun gerginliğin yatışmasına katkı sağlarız. Sonradan pişmanlık duyacağımız olayın olmasının önüne geçeriz, kanılarıyla kabul etmiştim bu toplantıyı. Lakin bunlar ne halkı ne milleti ne devleti önemseyen beşerler değiller. Bunlar kendi çıkarları kelam konusu olunca halk, devlet, insanlık akıllarına gelir. Benim o denli bir şahsiyetle işim olamaz. Makbul insan dediğin kapı ardında diğer, kapı önünde öbür olan kişi değildir, en azından bizim anladığımız makbul insan zihniyeti. Tabi Dursun Özbek, bunları yalanlamaya kalkabilir. O vakit bu ortadaki dost olanı biteni anlatacak hamasette ve doğrulukta biridir. İnşallah yalanlar! Telefon konuşmaları, saatleri, kulüpten ayrılışı, ofisine gidişi… her şey kameralarda tespitlidir emin olun. Saatleri de aşikardır ve toplantıyı bilen birkaç kişi varmış onları da sonradan öğrendim. Niçin ben bu kıssayı anlattım? Bir taraftan ‘görüşelim, buluşalım, orta yolu bulalım ve eteklerimizdeki taşları dökelim’, öbür taraftan çok ağır açıklamalar
ŞUNU NET BİR FORMDA BİLİYORUM VE SİZİN DE UNUTMAMANIZ GEREKTİĞİNİ DÜŞÜNÜYORUM Kİ BU BEŞERLER KENDİ ÇIKARLARI KELAM KONUSU OLDUĞUNDA DEVLET DÜŞMANLARINI, VATAN HAİNLERİNİ, HÜKÜMET TERSLERİNİ KORUYUP KOLLAYACAK STİLDE İNSANLARDIR
Şimdi son geldiğimiz devirde vefat etmiş aile fertlerinin üzerinden siyaset yapmak kadar alçalmak, alçaklaşmak. Tanıyın istedim, bu olaydan tahminen tanırsınız tahminen tanımazsınız. Yani sahiden ‘Kapalı kapılar ortasında görüşecek dost olmak istiyorum’ diyecek, sonra da çıkacak şahsıma aileme lisan uzatabilecek kadar küçülecek ve bunu hiç utanmadan sıkılmadan yapacak karakteri gösterecek bir adamın kim olduğunu ülkenin tanıması gerektiğini düşünüyorum. Esasen konuştuğu ağız, laflar onun lafları değil. Birilerinin söylettiği belirli bölümlerden de görmeye aşina olduğumuz telaffuzlar, laflar, kelamlar, iftiralar ve savlar. Bir yerden güç alıyor bu arkadaş, tahminen demin bahsettiğim idare konseyinin kuruluş formundan olabilir ya da diğer bir şeyden olabilir. Lakin şunu net bir formda biliyorum ve sizin de unutmamanız gerektiğini düşünüyorum ki bu beşerler kendi çıkarları kelam konusu olduğunda devlet düşmanlarını, vatan hainlerini, hükümet zıtlarını koruyup kollayacak stilde insanlardır. Bu mevkilerde olmaları da bence ülkemiz için pek de yeterli bir şey değil. Çok uzattım, kapatıyorum sizlere teşekkür ediyorum, televizyonda dayananlar varsa onlara teşekkür ediyorum.
KARŞIMIZDA DURMAKSIZIN SİSTEMATİK BİR BİÇİMDE YARIŞIN DİNAMİKLERİ İLE OYNAYAN, HİÇBİR MEVZUDA HUDUT TANIMAYAN BİR YAKLAŞIM VE ÜSLUP VAR. BU ÜSLUP İLE MUHATAP OLMAYA GEREK YOK. ‘ALTTAN ALALIM BÜYÜKLÜK BİZDE KALSIN’ DEDİKÇE SALDIRGAN HALLERİNİ ARTTIRAN, AİLE FERTLERİMİZE KADAR İŞİN İÇERİSİNE ÇEKMEYE ÇALIŞACAK KADAR ACİZLEŞEN, ALÇALAN BİR ANLAYIŞA DAİMA BİR ARADA TANIKLIK EDİYORUZ
Az öncede söz ettiğim üzere bu açıklamaları hiç istek etmediğim halde yapmak durumunda kalıyorum. Karşımızda durmaksızın sistematik bir
