CEM GARİPOĞLU KİMDİR?
Cem Garipoğlu 29 Ekim 1991’de doğdu. ünlü iş insanı Hayyam Garipoğlu’nun yeğeni, Makbule Tülay Garipoğlu ve Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından el konulan Sümerbank’ın ortaklarından Mehmet Nida Garipoğlu’nun dört çocuğundan ikincisiydi.
TMSF’nin Sümerbank’a el koyması ve babasının 18 ay mahpusa girmesiyle Cem Garipoğlu’nun hayatı da değişti. Çocuklarının âlâ bir eğitim almasını isteyen baba Mehmet Garipoğlu, mahpusa girdiği periyotta Cem Garipoğlu’nu yurtdışına gönderdi. 12 yaşında yurtdışına çıkan Cem Garipoğlu, Fransa’da yatılı bir okulda eğitim görmeye başladı. 17 Yaşına kadar İngilizce, Rusça, Çince ve İspanyolca öğrenmek için ülke değiştirdi ve sonra temelli olarak Türkiye’ye döndü.
Türkiye’ye döndüğü 2007 yılında Bahçeşehir Yıldızlar Koleji’ne kaydoldu. Okuluna ahenk gösteremeyen ve sık sık okulunun rehberliği ile görüşen Cem Garipoğlu, disiplinin ağır gelmesi nedeniyle 2008 Şubat ayında bir diğer okula geçti.
Bu okulda tanıştığı Münevver Karabulut’la arkadaş olan Garipoğlu 3 Mart 2009 tarihinde Münevver Karabulut’u vahşice öldürdü. Cinayet, kamuoyunda kesik baş cinayeti olarak büyük yankı buldu. Olayın akabinde kayıplara karışan Cem Garipoğlu 197 gün sonra İstanbul’da teslim oldu.
CEM GARİPOĞLU ÖLDÜ MÜ, NASIL ÖLDÜ?
Cem Garipoğlu’na işlediği vahşice cinayet nedeniyle 24 sene mahpus cezası verildi. Garipoğlu, 10 Ekim 2014 tarihinde 22 yaşındayken cezasını çektiği Silivri’de kendini asarak intihar etti.
CEM GARİPOĞLU YAŞIYOR MU?
Münevver Karabulut’un babası Süreyya Karabulut, Cem Garipoğlunun intihar etmediği; ölen kişinin diğer biri olduğu, kaçırıldığı ya da öldürüldüğü söylendi. Savcılığın ve İsimli Tıp’ın raporlarına karşın bu tezler yıllarca dillendirildi. Raporlara karşın tezinin ardında duran baba Karabulut, kuşkularının fakat Garipoğlu’nun mezarının açılmasıyla giderileceğini söyledi.
BABA GARİPOĞLU’NDAN SAVCILIĞA DİLEKÇE
Sabah gazetesinin haberine nazaran Baba Garipoğlu avukatı aracılığıyla Silivri Cumhuriyet Başsavcılığı’na oğlunun mezarına “Feth-i Kabir” DNA eşleştirmesi yapılsın talebinde bulundu.
Dilekçede, Mehmet Nida Garipoğlu’nun oğlunun işlediği cinayetin üzerinden 10 yıldan fazla vakit geçmiş olmasına karşın, devir periyot aralıklı ancak süreklilik arz eder halde mevzunun gündeme getirildiğine dikkat çekti.
“ŞEHİR EFSANESİ HALİNE GELDİ”
Bahisle ilgili hala magazin programcıları dahi özel konukların davet edilip, bahse ait programlar yapıldığını söylenen dilekçede, “Toplumun belli bir bölümünde karşılık bulması ve günümüz tabiriyle ‘tık’ alması sebebiyle olaya ait geçmişte yaşananlar, toplumsal medya ortamlarında komplo teorisi niteliğinde asparagas haberler aracılığıyla çarpıtılarak yayılmakta ve bu komplo teorileri bir noktadan sonra kent efsanesi haline gelerek toplumun geniş bir bölümünde karşılık bulmakta ve bu palavralara prestij edilmekte, sonuç olarak müvekkilin oğlunun ölmediğine, cezaevinden kaçırıldığına toplum inandırılmaktadır” denildi.
“AİLECE LİNÇE UĞRADIK”
Mehmet Nida Garipoğlu’nun da oğlunu kaybetmiş bir baba olduğuna dikkat çekilen dilekçede, olayın üzerinden geçen vakte karşın acısının küllenmesine müsaade verilmediği, gerçek dışı ithamlarla ailenin de toplumu yanlış yönlendirilerek cezalandırıldığı vurgulandı.
OĞLUNUN MEZARININ AÇILMASINA RAZI OLDU
Münevver Karabulut’un babasının yapmış olduğu mezar açılsın talebinin reddedilmesi üzerine ailenin toplum nezdinde linçe uğradığı lisana getirilen dilekçede, “Geçmişte yapılan otopsi raporu ile de sabit olan, lakin toplumun muhakkak bir kesitinde karşılık bulan ve tüm bu tarafları töhmet altında bırakan, ilgili kuruluşlara, (Savcılık, İsimli Teşkilat, Cezaevi İdaresi ve Adli Tıp Kurumu) olan inancı zedeleyen gerçek dışı tezin araştırılması için, oğlunun mezarının açılmasına muvafakat (razı olmak) ve hatta talep edecektir. Böylelikle gerçeğin bir kere daha ortaya çıkarılmasını isteyecek kadar elem ve ızdırap duymuştur” sözleri yer aldı.
FETH-İ KABİR VE DNA EŞLEŞTİRMESİ YAPILSIN
Dilekçede, kelam konusu argümanın gerçek ise ortada bir hata olacağı ve kabahatin işlendiği yerin de Silivri Cezaevi olması münasebetiyle kelam konusu ‘Feth-i Kabir’ kararı alınması ve DNA eşleştirmesi yapılarak gerçeğin ortaya çıkarılması talep edildi.
“EN KISA VAKİTTE FETHİ KABİR YAPILMALI”
Münevver Karabulut’un ailesinin avukatı Rezan Epözdemir ise Garipoğlu aikesinin başvurusu ile ilgili, “Toplumun kıymetli bir kesiti, Cem Garipoğlu’nun intihar etmeyip cezaevinden kaçırıldığını tabir ediyor. Biz bu kadar fazla infaz mühletinin olduğu bir süreçte bir tutuklu yahut mahkumun cezaevinden kaçmasının çok güç olduğunu söz etsek de, Cem Garipoğlunun kaçıldığına dair toplumun her kesitinde yaygın bir kanaat var. Kamu vicdanı son derece rahatsız. Bu kapsamda biz Silivri Cumhuriyet Başsavcılığından ortaya çıkan kanıtlarla CMK m. 172/2 ve 87/4 uyarınca fethi kabir suretiyle mezarın açılmasını talep ettik. Cem Garipoğlu’nun babası da 06.10.2023 tarihinde belgeye dilekçe vererek mezarın açılmasını istiyor. Artık Başsavcılğın bir an evvel başlardaki soru işaretlerini gidermesi ve feth-i kabirin yapılmasına karar verilmesi gerekir.” dedi.
“MEŞRU MÜNASEBET KALMAMIŞTIR”
2009 yılında İstanbul’da öldürülen Münevver Karabulut’un katili Cem Garipoğlu’nun babası Mehmet Nida Garipoğlu’nun Silivri Cumhuriyet Başsavcılığı’na yaptığı oğlunun mezarının açılması ve DNA eşleştirmesi yapılması talebinin akabinde Karabulut ailesinin avukat Rezan Epözdemir açıklamalarda bulundu
Epözdemir, mezarın açılmaması için rastgele bir münasebetin bulunmadığını belirterek “Yapılması gereken tek şey artık bu mezarın açılması” dedi.
Epözdemir, Garipoğlu ailesinin de talebiyle artık mezarın açılması konusunda hiçbir münasebet kalmadığını belirtti.
Epözdemir şunları söyledi:
“Geldiğimiz noktada Silivri Cumhuriyet Başsavcılığı’na Cem Garipoğlu’nun babası bugün bir dilekçe verdi. Bu dilekçe de onlar da mezarın açılmasını, fethi kabir sürecinin yapılmasını, DNA örneklerinin alınmasını, bu bahiste kamu vicdanı ve kamuoyunda oluşan soru işaretlerinin giderilmesi gerektiğini söylüyorlar. Bize nazaran artık mezarın açılmamasına ait hiçbir makul yasal münasebet kalmamıştır. Burada yapılması gereken tek şey artık bu mezarın açılması.”
Münevver Karabulut davasında kamu vicdanının rahatsız olduğunu belirten Epözdemir, “İnsanlarda Cem Garipoğlu’nun ölmediği cezaevinden kaçırıldığına dair yaygın bir kanaat ve intiba var” sözlerini kullandı.
Epözdemir, insanlarda oluşan “Cem Garipoğlu’nun intihar etmediğine yönelik” kanaatinin ise soruşturma ve yargılama sürecindeki süreçlerle ilgili olduğunu söyledi.
YARGILAMA VE SORUŞTURMA SÜRECİNE DİKKAT ÇEKTİ
Epözdemir, şöyle konuştu:
“Adli tıpta bir sperm skandalı yaşandı. Maktule, bakire ama iç çamaşırında bir sperm vardı. Bunun kontaminasyon (bulaşma) yoluyla diğer bir cesetten geçtiği söylenmişti. İsimli Tıp Kurumu’na karşı, Adalet Bakanlığı’na karşı o tarihte davalar açtık. Sonrasında kollukta yaşanan skandallar, cinayetin en değerli kamera kayıtlarının kırık olması ve bu kırık olan kamera kayıtları, aslında kırık olmadığının tespit edilmesi oldu. Biz cinayetten sonra bir bilgisayar mühendisliğiyle oraya gittik. Manzaraların manuel bir halde hard diske atıldığını çok net bir formda tespit ettik. Cem Garipoğlu ve babasını almaya giderken bir yol veriyor kolluk. Konutta bulunan bir 700 bin euro var. Bir polis memuru, ‘Orta katta’ diyor, oburu, ‘En üst katta’ diyor, bir tanesi ’40 bin euroydu’ diyor. Eee babaya verdik diyor. Yani para belirli değil, ölçüsü muhakkak değil. Bu da kollukta yaşanan skandaldı.”