İlk olarak biraz anksiyete üzerine bilgi sahibi olmamız gerek. Nedir bu anksiyete denen şey ve sahiden tahlilsiz mü yoksa tahlilsiz üzere mi ? Vücudumuzda ve ruhumuzda hissettiğimiz tehlike bizi huzursuz hissettirir ve bu huzursuzluk beraberinde telaş ve kaygıyı ortaya çıkarır. Gerçek bir tehlikeyle karşı karşıya kalma durumunda hissedilen endişe olarak söz edilirken somut bir tehlike olmamasına karşın yaşanan huzursuzluk, tedirginlik korku ( anksiyete ) olarak tabir edilir. Anlık gelişen korkular durumsal telaş ve kaygıyla tabir edilirken, geçmiş yaşantılarımızın oluşturduğu, nedeni aşikâr olmayan öznel bir duruma duyulan ya da gerçekleşip gerçekleşmeyeceği belgisiz olan durumlara duyduğumuz korku halini daima korku ( anksiyete ) olarak isimlendiriyoruz. Bu kısmı ayırt ettiğimize nazaran oluşum süreci hakkında da biraz konuşabiliriz. Etkenlerden biri elbette çevresel faktörler. Ebeveynlerimizden aldığımız geri dönütler, olaylara yaklaşımı onlarla olan bağ biçimimiz birçok noktada tesirli olabiliyor. Tıpkı vakitte öğretmenler, arkadaşlar… elbette tek etken bu değil. Şahsî hayat tecrübelerimiz, olayları algılama biçimimiz hepsi bir bütünün modülleri.
Anksiyete sıklıkla kullanılan ve tek bir şey üzere görülen lakin bir çok durumu kapsayan bir sözdür.Anksiyete başlığının altında panik ataklar ve dert bozuklukları yer alır. Panik bozukluk, agorafobi, özgül fobi, toplumsal telaş, seçici konuşmazlık, sıhhat durumuna bağlı tasa bozuklukları, husus kullanımına bağlı tasa bozuklukları, ayrılma derdi bozukluğu,yaygın tasa bozukluğu ve öteki türlü isimlendirilemeyen korku bozukluğu.
Peki bu anksiyete dediğimiz şeyin bir tahlili var mı ? Anksiyete büyük ölçüde davranışsal terapi, psikoterapi ve çeşitli ilaçlar yoluyla tedavi edilmektedir. Tedavide bu üç metot sıklıkla bir ortada kullanılmaktadır. Fakat daha hafif hadiselerde psikoterapi ve davranışsal terapi kâfi olabilir. Psikoterapi, bilişsel davranışçı terapi, ilaç tedavisi, EMDR, gerilim idaresi teknikleri bu noktada olumlu sonuç alınan teknikler ortasındadır. Büyük bir çoğunlukla bununla baş etmek elbette ki mümkün, fakat bunun için şuurlu ve yanlışsız adımlarla ilerlemeniz gerekiyor.
