İngiltere’de sıra dışı bir olay gerçekeşti. Bir iş mahkemesi, bir erkeğe kel demenin cinsiyetçi bir hakaret olduğunu ve bu davranışın cinsel taciz kapsamına girdiğine karar verdi. Bu değişik olay, cinsiyet eşitliği ve iş yerindeki hürmet kurallarına dair değerli bir tartışma başlattı. İngiltere’de farklı bir olay yaşandı. Erkeğe kel demek cinsel taciz sayıldı. İngiltere Yüksek Mahkemesi, bir erkeğe kel demenin, bir bayanın göğüsleri hakkında yorum yapmakla muadil olduğunu belirterek bunu cinsel taciz olarak kıymetlendirdi. Bu karar, cinsiyet eşitliği ve iş yerinde hürmet mevzularında dikkat cazibeli bir emsal oluşturdu. 2021 yılında gerçekleşen olayda, bir işveren ile çalışanı ortasında tartışma yaşandı. Tartışma esnasında işveren, çalışana kel sözünü kullandı ve akabinde onu işten çıkardı. Çalışan, işvereninin haksız yere işten çıkardığını sav ederek mahkemeye başvurdu. Mahkeme, kel sözünün eşitlik maddelerini ihlal edebileceğine ve bunun cinsiyetle bağlı bir hakaret olduğuna dikkat çekti. Yargıç, kel sözünün tabiatı gereği cinsiyetle bağlantılı olduğunu vurgulayarak, bu cins sözlerin yalnızca erkeklere yönelik bir aşağılamaya dönüştüğünü belirtti.
CİNSİYET EŞİTLİĞİNE KATKI BULUNDU
Şirketin avukatları, erkek bireylere kel denilmesinin cinsel taciz kapsamına girmediğini savunsa da mahkeme, bir erkeğin kelliği hakkında yorum yapmanın bir bayanın bedenine yönelik yorum yapmasıyla birebir formda kıymetlendirilmesi gerektiğine karar verdi. Yargıç, “Cinsiyetle ilgili olması için başka cinsiyeti dışlayarak o cinsiyete uygulanması gerekir” dedi. Mahkeme, kel olan insanların birçoklarının erkek olması nedeniyle bu sözün bir erkeğe karşı kullanıldığında cinsiyetçi bir hakaret olarak algılandığını tabir etti. Yargıç, erkeklerin saç eksikliğiyle ilgili yorum yapmanın, bayanların göğüslerinin büyüklüğü hakkında konuşmakla tıpkı olduğunu lisana getirdi. Bu emsal karar, iş yerinde cinsiyetçi lisanın ve davranışların kabul edilemez olduğunu bir kere daha ortaya koyarak toplumsal cinsiyet eşitliği gayretine katkıda bulunmuş oldu.
