Erkek Basketbol Grubumuz, 1974-75 sezonunda ligde birinci şampiyonluğunu yaşamış, efsane kaptanlarımızdan merhum Battal Durusel, siyah-beyazlılarımızın tarihe geçen şampiyonluğunda hisse sahibi olmuştu.
Efsane kaptanlarımızdan merhum Battal Durusel’in o tarihi güne dair anısı şöyle:
“Soğuk odada küçük gelen yatağımdan zahmetle kalktım. Bugün 1 Mart 1975. Galatasaray’la şampiyonluk maçımız var. Banyoda yüzümü yıkarken aynada yüzümün şişmiş olduğunu görüyorum. Bütün gece uyuyamamış, düşümde maçı oynamıştım.
Banyodan çıkarken ilerde büyük odaları, büyük yatağı olan sıcak bir mesken düşledim. Mutfaktan çay kokusu geliyordu. Babamın karşısına oturdum. ‘Şampiyonlukta prim var mı?’ dedi. ‘Ne primi baba, yenelim yeter’ diye cevapladım.
‘Eczacıbaşı’nda oynayanlar güzel paralar alıyorlar, size bir şey yok mu?’ dedi. ‘Sen değil misin bizi Beşiktaşlı yapan’ dedim, kahvaltıdan kalktım. Salona geçtim. Dual pikaba Zeppelin I’yı koydum.
Underground müzik kulaklarımda yankılanırken şarj eden bir pil üzere dolduğumu hissediyordum. Black Sabbath, Cream, Pink Floyd derken kendime geldim. Gereç çantamı doldurdum. Best Converse ayakkabılarım düzgünce eskimiş, altları silinmişti.
Konuttan çıktım ve Ziverbey’den Kalamış’a yürüdüm. Kalamış’ta, Kozluca’nın büfesinde Erol, Şansal, Hüseyin oturuyorlardı. ‘Ne oluyor bugün?’ diye sordular, ‘Yeneceğiz’ dedim. Öğle olmuştu. Todori’de hafif bir yemek yedim.
Garson Aleko elinde şekerli bir kahveyle geldi. ‘Hadi paşam, bu sana doping olur, buraya galibiyetle dönün’ dedi. Taksi tutacak param yoktu. Dolmuşla Kadıköy’e inerken ileride hoş bir otomobilim ve çok param olmasını arzuladım.
Kadıköy vapuruna bindiğimde maça giden birçok tanıdık yüz vardı. Beşiktaş’tan üç-dört kişi birlikte Harbiye dolmuşuna bindik. Maç havasını bulmuş, beşerler Spor Sergi’ye giden yolda, Radyoevi önünden kuyruğa girmişti.
Bir gün herhalde yetkililer buraya büyük bir salon yapacaklardı! Spor Sergi’nin kapısında amigo Onur ‘Hadi koçum’ dedi, sırtımı sıvazladı. Kaya ve Gökhan hakem ikilisi maçı başlattığında her şeye hazır olduğumu ve yeneceğimizi biliyordum.
Maçın sonunda hatırladığım, seyircinin dehşetli uğultusu, bizim ekibin âlâ oyunu, Galatasaray’ın direnişi ve ABD’li Williams’tan yediğim darbelerdi. Fakat sonunda Beşiktaş, ilk Türkiye Ligi şampiyonluğunu kazanmıştı.
Maçtan sonra Karaköy dolmuşuna binmek için Harbiye’ye yanlışsız yürürken ağrıyan kaburgalarıma ve soğuğa karşın keyifli ve gururluydum. Bugün geçilmesi gereken yollardan geçiyorduk. Umutluydum. İleride basketbol çok büyüyecek ve basketbolcular çok büyük imkânlara kavuşacaktı.
Dolmuş Karaköy’e gelmişti. Cebimde kalan son 50 lirayı sürücüye uzattım. Karaköy rıhtımında hava karanlık ve soğuktu. Bense keyifli ve umutlu.”